28 Ağustos 2013 Çarşamba

Tüm insanlık kurtulsun diyebiliyor muyuz ?



Bu sene de dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, Mübarek Ramazan ayını buruk geçirdiler. Mısır, Lübnan, Irak, Burma, Filistin, Pakistan, Sudan, Çeçenistan, Patani, Somali gibi ülkelerdeki kardeşlerimiz çok zor koşullarda ve zulüm altında iftarlarını açtılar. Sadece Suriyeli vatandaşların bile iç savaş içinde karşıladıkları bu üçüncü Ramazan.

Hal böyleyken son günlerde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de, bu ülkelerde yaşayan vatandaşların her birinin, sadece kendi ülkesi, kendi vatandaşının kurtulmasını istemesidir. Twitter’dan, facebook’tan mesaj gönderip, dua edin Filistin halkı kurtulsun diyenlere soruyorum: Peki neden sadece Filistin halkının kurtulması gerekiyor ? Diğer ülkelerdeki Müslümanların da kurtulmasının istenmesi doğru olan değil mi? Hatta sadece Müslümanlar değil, tüm insanlık kurtulsun, barış ve huzur bulsun diye talep edilmesi gerekmiyor mu? 

Üzerimizdeki sorumluluk
Yalnızca bizim halkımız kurtulsun mantığında olanların elbette ki kendine göre haklı gördüğü makul bir gerekçesi, belli bir fikri zemine dayandırdığı açıklaması vardır. Kimi, o ülkede doğmuştur, kiminin ailesi, akrabası, sevdiği insanlar o ülkede yaşamaktadır, halbuki bir kişinin zulümden kurtulmasını istemek için kan bağının olmasına gerek yoktur,  aynı ırktan, aynı renkten, aynı ülkeden olması da gerekmez, kan bağı olmasa da tüm müslümanlar kardeşimizdir. Bu insanlar eksik bilgilerinden dolayı, sadece kendi ailesinden, kendi mahallesinden, kendi ülkesinden sorumlu olduklarını düşünürler. Halbuki dünyanın her yerinde olan katliamlar ve problemler bizim sorumluluğumuzdadır. Doğu Türkistan’da katledilen bir vatandaşta bizim sorumluluğumuzda, kurtuluş için çare arayan, zor durumda kalan Sudanlı kardeşimizde yükümlülüğümüz altındadır, hatta Rusya, Tanzanya dahil her yer bizi ilgilendirir. Kısacası ezilen tüm halkların sorunlarını gündeme getirmemiz, problemlerine çare aramamız, yaralarını sarmamız gerekir. Sadece Müslümanlar değil, dindar bir Musevi’nin, dindar Hristiyan’ın hakkını da arayıp onları elimizden geldiğince koruyup kollamalıyız.

Düşmanlıkla/kurtarma mantığı bir arada olamaz
Yine son günlerde en çok dikkatimi çeken ikinci konu ise:  Bir tarafı kurtarmaya çalışırken diğer tarafa düşman olma yanılgısıdır. Filistin’i kurtaracağız derken, İsrail’e düşman olmak ne kadar da yanlış bir bakış açısıysa, Doğu Türkistan’ı kurtaracağız derken Çin’e düşmanlık  beslemek de o kadar yanlış olur. Ben bunun örneğini Doğu Türkistan kurtuluş yıl dönümüyle ilgili çektiğimiz bir televizyon programında çok açık ve net gördüm. Doğu Türkistan kurtulsun temasını işlediğimiz programda, Çin’de kurtulsun, İttihad-ı İslam çatısı altına girsin, Çin’deki kardeşlerimiz de rahat etsin mesajı verdiğimiz için programı bir kanal yayınlamaya çekindi. Niçin Çin için de aynı mesajları veriyormuşuz?  İşte burada bir yanlışlık var:  Bir tarafa düşmanlık besleyerek diğer tarafı kurtarma mantığı, -ikisi bir arada- olamaz. Müslümanları zulümden kurtarmanın yolu, şiddete şiddetle karşılık vermek, dışlayanı dışlamak, taraf tutmak yada bir ülke kurtulsun diğerleri mahvolsun demek değildir. Kurtuluş ancak ilmi mücadele ile iki tarafında yanlış bildiği konuların ortadan kaldırılmasıyla başarılı olur.

Sonuç itibarıyla: Dünya üzerindeki zalimliklere elbette ki kayıtsız kalamayız. Kuran’daki ayetleri incelediğimizde, Allah’ın zulüm içinde olan tüm ümmetin sorumluluğunu bizim üzerimize yüklemiş olduğunu görürüz.

Eğer amaç Allah rızasını kazanmak adına zulüm gören insanların kurtuluşu için gayret etmek ise, tek bir milletin tarafını tutup, sadece onların kurtuluşunu istemek değil tüm insanlığın kurtuluşu için gayret göstermek gerekir ki aksi düşünceye Allah bereket vermez. Tarihte  yaşanılan olaylara baktığımızda bu düşünce çerçevesindeki yapılan hiç bir mücadelenin başarıya sonuçlanmadığını, aksine hep ezilmeye mahkum olduklarını görürüz.