27 Mart 2013 Çarşamba

Sn. Erbakan İslam Birliği İstiyordu -2-

Değerli insanlar unutulmamalı ve her zaman önemli fikirleriyle tıpkı bugünde yaşıyormuş gibi gündemde tutulmalıdır. İşte bu nedenle bir önceki yazımda olduğu gibi bugünkü yazımda da büyük dava adamı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın İslam alemine yaptığı hizmetlerden bahsetmek istiyorum.
Bizler İslam Ortak Pazarı, İslam Ortak Para Birimi, İslam Kültür İşbirliği, İslam Savunma Paktı, İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi fikirleri ilk ondan duyduk, bu fikirlerin çok büyük bir hızla gerçekleşebileceğini de yine ondan öğrendik. Bugün sizlere Merhum Necmettin Erbakan hocamızın Türk İslam birliğinin kurulmasının önemini arz eden ve bizlere rehber olan sözlerinden bazı örnekler vereceğim.

"KENDİMİZİ KURTARMAK YETMEZ. BİR MÜSLÜMAN OLARAK BÜTÜN İNSANLIĞI KURTARMAKLA MÜKELLEFİZ. HUZUR, BARIŞ, REFAH VE ADALET DOLU BİR SAADET DÜNYASINI KURMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ. YANLIŞIN YERİNE DOĞRUYU, ÇİRKİNİN YERİNE GÜZELİ, KÖTÜNÜN YERİNE İYİYİ, SÖMÜRÜNÜN YERİNE ADALETİ, KAOSUN YERİNE HUZURU, KAVGANIN YERİNE KARDEŞLİĞİHAKİM KILMAK İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞMALIYIZ!"

Yakın siyasi tarihimizde izler bırakan Muhterem Necmettin Erbakan Hocamız 85 yıllık hayatında bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle İslam birliği için mücadele etti. Her iki sözünden biri: "Gayemiz İslam birliğini kurmaktır" oldu. Hepimiz bu davanın lideri Sayın Necmettin Erbakan gibi bitmek bilmeyen bir kararlılıkla, azimle, dirayetle, sabırla, cesaretle ve zorluklar karşısında asla yılgınlık göstermeden bu değerli fikirlerin hayata geçmesi için çaba göstermeliyiz. Vaktimizi, enerjimizi ve tüm imkanlarımızı Türk-İslam Birliğinin bir an önce kurulması yolunda harcamalıyız. Kendisi slam birliğinin kurulması gerekliliği için şu sözleri söylemişti.
"Fakir-fukarayı düşünmek bir Müslüman olarak vazifemizdir... Bunu temin etmek için de, Adil Düzen gerekir. O itibarla, bir yandan tek bir ümmet olduğumuzu dikkate alarak, İSLAM BİRLİĞİ'Nİ BİR AN EVVEL KURMAMIZ GEREKTİĞİNİ idrak etmemiz lazım." Prof. Dr. Necmettin Erbakan)

Yaptığı büyük hizmetlerle tarihe geçen rahmetli Prof. Dr. Erbakan büyük bir İslam lideriydi, dünya lideriydi. Dünyanın neresinde olursa olsun cereyan eden olaylarla mutlaka ilgilenir, müslümanların sorunlarını kendi sorunu olarak görürdü. Zorda olan müslüman ülkelere maddi, manevi yardımlarda bulunurdu. Aşağıdaki sözü onun dünya siyasetine bakış açısını çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır:

"MÜSLÜMAN TOPLUMLARIN BATILI TOPLUMLAR KARŞISINDA ÖZGÜR, EŞİT VE BAĞIMSIZ OLABİLMELERİ, YER ALTI VE YER ÜSTÜ SERVETLERİNİ SÖMÜRÜDEN KORUYUP REFAH VE KALKINMALARINI GERÇEKLEŞTİRMELERİ ANCAK İSLAM BİRLİĞİ İLE MÜMKÜNDÜR."

İslam dünyasına ve dünyaya “yeni bir dünya” hedefiyle rehber olan Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın da çok açık bir şekilde belirttiği gibi, zulüm altındaki İslam topraklarında kurtuluşun yolu, ancak İslam ümmetinin birleşmesinde yatmaktadır.

13 Mart 2013 Çarşamba

Erbakan Hocamız İslam Birliğini İstiyordu -1-

Türkiye Cumhuriyeti'nin 54. Başbakanı, Saadet Partisi'nin Genel Başkanı Merhum Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın vefatının 2. yılına girdik. 22 şubat - 3 Mart arasında düzenlenen Erbakan haftasına İslam dünyası liderlerinin yoğun ilgili gösterdi. Ben de bu sebeple yakın siyasi tarihimizde eşi benzeri olmayan değerli bir dava adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın İslam alemine yaptığı hizmetlerin küçük bir bölümünden bahsetmek istiyorum.

Erbakan Hocamızın farklı bir vizyonu, farklı misyonu, farklı bir karizması vardı. Fıtratı ihlaslı bir müslüman fıtratı, konuşmaları ise samimiydi. Konuşmalarındaki hikmet, samimiyet ve dürüstlük insanları kendine çekiyordu.

Sevgili Hocamız vuslatına yakın bir zamanda, "Malıyla, canıyla mücadele eden, bir Müslüman olarak hatırlanmak isterim" demişti. Gerçekten de bizler kendisini, son anına kadar Allah rızası için gayret eden, hayatını İslam yoluna adamış değerli bir insan olarak biliriz. Nitekim hakka yolcu edildiği o gün, Sayın Erbakan’a olan sevgi ve vefa seli bunun en güzel örneğiydi. Erbakan hocamız tıpkı yaşarken olduğu gibi o günde de farklı partilerden, farklı inançlardan, farklı ırklardan, farklı görüşlerden her türlü kesimi bir araya getirmeyi başardı.

Gerek siyasi gerekse içtimai hayatta Türkiye'ye, İslam dünyasına ve tüm insanlığa yol gösteren bir rehber olan, Sayın Necmettin Erbakan'ın çok şerefli mübarek bir geçmişi var. 1970'li yıllardan başlayarak siyaset sahnesinde yer almaya başladığı dönemden bu yana hayatı boyunca özellikle İslam ülkelerinin birliğini tesis etmeye çalıştı. Bir başka deyişle Erbakan hocamızın ideali İslam birliğini kurmaktı. Sayın Erbakan şu sözleri söyledi:

“İlmi tespitler ve tarihi gerçekler, insanlığın kurtuluşu için tek çarenin İslam dini olduğunu gösteriyor. Tek millet olan ırkçı emperyalizme karşı, İSLAM ÜMMETİ BİRLİK OLMALIDIR.” (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)
85 yıllık hayatında bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Prof. Dr. Erbakan çalışkanlığı, aşkı, şevki ve hiç kimseden yılmaz oluşu ile her zaman öne çıkan bir kişilik oldu. Erbakan hocamız her daim İslamın sıcak ruhunu yansıtan bir ahlak ve duruş sergilerdi. Nitekim merhum Necmettin Erbakan’ın kurduğu partiler bir partiden ziyade bir müslüman topluluğu olarak görülmüştür her zaman. Partili vatandaşlarımız ise İslamın dünyaya yayılması için gayret eden müslüman toplulukları olarak görülmüştür.

Necmettin Erbakan hocamız gerçek kurtuluşun ancak manevi huzurda olacağını şu sözlerle bildirmişti:
"Manevi huzur olmadan maddi huzuru bulmak mümkün değildir. Peygamber Efendimiz sadece İslam alemi için değil bütün insanlık için bir kurtuluş müjdesidir. ADALETLE YÖNETİLEN, BARIŞ VE HUZUR DOLU BİR DÜNYA, ANCAK O'NUN GETİRDİĞİ İLAHİ PRENSİPLER ÜZERİNE İNŞA EDİLEBİLİR." (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)

Çok uzakta müslüman bir ülkedeki bir kişi zulme uğrasa sevgili hocamız Erbakan’ında yüreği sızlardı. Erbakan hocamız her gittiği yerde müslümanların birlik olması gerektiğini savunur. Birliğin Allah’ın emri olduğunu, müslümanların ayrılıp tefrikaya düşmemeleri gerektiğini anlatırdı. Merhum Erbakan müslümanların kurtuluşunun tek çözümünün İttihad-ı İslam olduğunu sık sık vurgulamıştır. Sadece vurgulamamakla da kalmamış, İttihadı İslamın hayata geçmesi için elinden gelen herşeyi yapmıştır. Merhum Erbakan İslam birliğinin kurulması için şunları söylemişti:

“Lafla olmaz, İslam Birliğini, İslam BM’sini, İslam Natosunu kuracağız, yeni bir dünya kuracağız.” (Prof. Dr. Necmettin Erbakan)

Merhum Erbakan Hocamızın dediği gibi İslam birliğini istemek lafta kalmamalı. İslam birliği kurulduğunda, ittihadı İslam gerçekleşince bugünkü Müslümanların da çilesi bitecektir. Müslüman Türk milleti olarak bizim bu görevi üstlenmemiz gerekiyor. Liderlik Osmanlıdan kalan bir mirastır bizlere. Milletimizin devlet tecrübesi var, ittihad tecrübesi var. Türkiye öncülüğünde bir birlik şu an için olabilecek en kolay, en makul, en yakın yoldur. Biz isteyelim bu birliği, hayata geçirecek olan Allah’tır. Rabbimiz vadetmiştir, yaratacak olan da O’dur. İnşaAllah.

6 Mart 2013 Çarşamba

Allah sevgisi ve Allah korkusu birlikte olmalı

Twitterdan, facebooktan gelen mesajlardan da anlıyorum ki bazı insanlar, din ahlakını yaşamak ve Allah’ın razı olacağı bir insan olmak için yalnızca Allah sevgisinin yeterli olduğunu zannediyorlar. Mesela bazı kişiler şöyle diyor: Ben Allah’ı o kadar çok seviyorum ki sadece Allah sevgisi benim için yeterli, Allah’ı çok sevdiğim için niye korkayım diyor? Bu yanlış bir inanç, yanlış bir bakış açısıdır. Sırf Allah sevgisi yeterli değildir. Allah korkusu olmadan din tam anlamıyla yaşanmaz. Allah sevgisi, Allah korkusu ile birlikte olmalıdır. Allah korkusu diğer korkular gibi insana sıkıntı ve azap veren bir korku türü değildir. Tam tersine, insana kulluğunu ve aczini hatırlatan, onun aklını ve şuurunu açıp geliştiren, insanı çok üstün bir ahlak seviyesine ulaştıran bir korkudur. Allah korkusu güzel ahlakın temelidir. Allah korkusu güzel ahlakla ilgili bütün tavırlarımızı yönlendiren en önemli bir güçtür.

Her şeyden önce iyi bilinmelidir ki, Allah korkusu yalnızca peygamberlere ya da evliyalara has özel bir üstünlük değil, tüm iman edenlerin kalplerinde taşıdıkları ve diğer tüm insanların da taşımaları gereken bir duygudur. Allah Kur’an’da, razı olduğu takva sahibi kullarının, Allah’ı çok sevmelerinin yanında, Kendisi’nden güçlerinin yettiği kadar korkup sakındıklarını bildirmektedir. Allah’ı tüm sıfatlarıyla tanıyan, O’nun büyüklüğünü gereği gibi takdir edebilen, akıl ve vicdan sahibi her insan, Allah’tan gücü yettiğince korkup sakınır. Allah, Kendisi’nden korkup sakınan kullarına doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebilme yeteneği verir; Allah’ın sınırlarına eksiksiz olarak uyması, daima vicdanına göre hareket etmesi için ona güç kazandırır. Allah, iman edenler üzerindeki bu nimetini Kur’an’da şöyle bildirir:

Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

Allah korkusu olmayan her insanın kendine göre bir sınırı vardır; o sınıra kadar dürüst ve doğru olsa bile, bir yerden sonra nefsine göre hareket eder. Allah’tan korkup sakınan bir insan ise, ne kadar zor durumda kalırsa kalsın, hiçbir zaman için Allah’ın razı olmayacağı bir yolu seçmez. Bir zorlukla karşılaştığında Allah’a dayanıp güvenir, kendisine bir çıkış yolu göstermesi için Rabbimiz’e dua eder ve tevekkül eder.

Rabbimiz’in sonsuz gücünü ve ahiretteki sonsuz azabı gereği gibi takdir edebilen bir insan, hayatının her anında, yaptığı her işte Allah’tan içi titreyerek korkar. Bu korkusundan dolayı Rabbimiz’in razı olmayacağı bir tavır içerisine girmekten titizlikle kaçınır. Ancak bir yandan da, Allah’a samimi bir sevgi ve sadakatle bağlanmış olmasından dolayı, Allah’ın, hatalarını bağışlayıp tevbelerini kabul edeceğini, Allah’ın rızasını kazanmak için gösterdiği ciddi çaba nedeniyle kendisini cennetiyle mükafatlandıracağını umar. Kur’an’da iman edenlerin bu ahlakı şöyle bildirilmektedir:

Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O’nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)

Allah’ı gerçekten seven her mümin, Allah’ın azabından, Allah’ın hoşnutluğunu ve sevgisini kaybetmekten büyük bir korku duyar ve bu nedenle hayatı boyunca çok ciddi ve samimi bir çaba içerisinde olur. Allah Kur’an’da bu ahlakı yaşayan müminleri şöyle müjdelemektedir:

Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19).