Bu sene de
dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, Mübarek Ramazan ayını buruk geçirdiler.
Mısır, Lübnan, Irak, Burma, Filistin, Pakistan, Sudan, Çeçenistan, Patani,
Somali gibi ülkelerdeki kardeşlerimiz çok zor koşullarda ve zulüm altında
iftarlarını açtılar. Sadece Suriyeli vatandaşların bile iç savaş içinde karşıladıkları
bu üçüncü Ramazan.
Hal böyleyken son
günlerde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de, bu ülkelerde yaşayan
vatandaşların her birinin, sadece kendi ülkesi, kendi vatandaşının kurtulmasını
istemesidir. Twitter’dan, facebook’tan mesaj gönderip, dua edin Filistin halkı
kurtulsun diyenlere soruyorum: Peki
neden sadece Filistin halkının kurtulması gerekiyor ? Diğer ülkelerdeki Müslümanların
da kurtulmasının istenmesi doğru olan değil mi? Hatta sadece Müslümanlar değil,
tüm insanlık kurtulsun, barış ve huzur bulsun diye talep edilmesi gerekmiyor
mu?
Üzerimizdeki sorumluluk
Yalnızca bizim
halkımız kurtulsun mantığında olanların elbette ki kendine göre haklı gördüğü makul
bir gerekçesi, belli bir fikri zemine dayandırdığı açıklaması vardır. Kimi, o
ülkede doğmuştur, kiminin ailesi, akrabası, sevdiği insanlar o ülkede
yaşamaktadır, halbuki bir kişinin zulümden kurtulmasını istemek için kan
bağının olmasına gerek yoktur, aynı
ırktan, aynı renkten, aynı ülkeden olması da gerekmez, kan bağı olmasa da tüm
müslümanlar kardeşimizdir. Bu insanlar eksik bilgilerinden dolayı, sadece kendi
ailesinden, kendi mahallesinden, kendi ülkesinden sorumlu olduklarını
düşünürler. Halbuki dünyanın her yerinde olan katliamlar ve problemler bizim
sorumluluğumuzdadır. Doğu Türkistan’da katledilen bir vatandaşta bizim
sorumluluğumuzda, kurtuluş için çare arayan, zor durumda kalan Sudanlı kardeşimizde
yükümlülüğümüz altındadır, hatta Rusya, Tanzanya dahil her yer bizi
ilgilendirir. Kısacası ezilen tüm halkların sorunlarını gündeme getirmemiz, problemlerine
çare aramamız, yaralarını sarmamız gerekir. Sadece Müslümanlar değil, dindar bir
Musevi’nin, dindar Hristiyan’ın hakkını da arayıp onları elimizden geldiğince
koruyup kollamalıyız.
Düşmanlıkla/kurtarma mantığı bir arada olamaz
Yine son günlerde
en çok dikkatimi çeken ikinci konu ise:
Bir tarafı kurtarmaya çalışırken diğer tarafa düşman olma yanılgısıdır. Filistin’i
kurtaracağız derken, İsrail’e düşman olmak ne kadar da yanlış bir bakış
açısıysa, Doğu Türkistan’ı kurtaracağız derken Çin’e düşmanlık beslemek de o kadar yanlış olur. Ben bunun
örneğini Doğu Türkistan kurtuluş yıl dönümüyle ilgili çektiğimiz bir televizyon
programında çok açık ve net gördüm. Doğu Türkistan kurtulsun temasını
işlediğimiz programda, Çin’de kurtulsun, İttihad-ı İslam çatısı altına girsin, Çin’deki
kardeşlerimiz de rahat etsin mesajı verdiğimiz için programı bir kanal yayınlamaya
çekindi. Niçin Çin için de aynı mesajları veriyormuşuz? İşte burada bir yanlışlık var: Bir tarafa düşmanlık besleyerek diğer tarafı kurtarma
mantığı, -ikisi bir arada- olamaz. Müslümanları
zulümden kurtarmanın yolu, şiddete şiddetle karşılık vermek, dışlayanı dışlamak,
taraf tutmak yada bir ülke kurtulsun diğerleri mahvolsun demek değildir.
Kurtuluş ancak ilmi mücadele ile iki tarafında yanlış bildiği konuların ortadan
kaldırılmasıyla başarılı olur.
Sonuç itibarıyla: Dünya üzerindeki zalimliklere elbette ki
kayıtsız kalamayız. Kuran’daki
ayetleri incelediğimizde, Allah’ın zulüm içinde olan tüm ümmetin sorumluluğunu bizim üzerimize yüklemiş olduğunu görürüz.
Eğer amaç Allah rızasını kazanmak adına zulüm gören
insanların kurtuluşu için gayret etmek ise, tek bir milletin tarafını tutup,
sadece onların kurtuluşunu istemek değil tüm insanlığın kurtuluşu için gayret
göstermek gerekir ki aksi düşünceye Allah bereket vermez. Tarihte yaşanılan olaylara baktığımızda bu düşünce
çerçevesindeki yapılan hiç bir mücadelenin başarıya sonuçlanmadığını, aksine
hep ezilmeye mahkum olduklarını görürüz.