21 Ağustos 2013 Çarşamba

Suçu birazda kendimizde aramalıyız ?



Yazıma başlamadan önce tüm okuyucularımın Mübarek Ramazan Bayramını kutluyorum.

Hepimizin bildiği gibi son günlerde İslam dünyasında yine büyük bir hareketlenme var: Darbeler yapılıyor, iç çatışmalar yaşanıyor, müslümanlara yapılan zulümler artarak devam ediyor. Gerek dünya basını gerekse ülkemizdeki gazete, televizyon ve sosyal medya haberlerine baktığımızda herkesin perde arkasında bir fail aradığını görüyoruz. Tamam İslam çoğrafyasının dünyayı saran “islamofobya”dan kaynaklanan bir takım haksızlıklara maruz kaldığı inkar edilemez bir gerçektir. Peki şikayet etmek, yakınmak, sürekli mağduriyetini dile getirmek, protesto etmek, hep başkalarına suçu yüklemek bize ne kazandıracak? Biraz da suçu kendimizde aramamız gerekmez mi?

İlk olarak işe özeleştiri yapmakla başlanılabilir. “İslam dünyası” olarak nerede yanlış yaptık, bundan sonra ne yapmamız gerekir? Yapılan hataları nasıl telafi edebiliriz? Ne şekilde ve hangi doğrultuda net ve somut adımlar atabiliriz? İslam dünyasının hem ekonomik, hem siyasi, hem de sosyal olarak kalkınması için nihai neticeye giden en keskin çözümler neler olabilir? Batı toplumlarının rahatsız olduğu konularda sadece ön yargı mı var? Onların da haklı olduğu noktalar var mı? Bazı kişilerin bilgi eksikliğinden, bazılarının ise samimiyetsizliklerinden kaynaklanan bağnaz yapının bu istenmeyen imajda bir rolü var mıdır? Peygamberimiz (sav)’in zamanında yaşanan sevgi ve barış dolu, herkesin razı olduğu İslam anlayışına sahip miyiz? Allah Kuran’da Müslümanların birlik olmaları gerektiğini bildirmiş, olmamaları durumunda ise, manevi güçlerini kaybedeceklerini, ezilip yenileceklerini haber vermişken, müslümanların dağınık bir yapıda olmaları, asıl hatanın kendilerinde olduğunu göstermez mi ?
Bölgeye barış ve huzur nasıl getirilebilir ?
Yapılması gereken en önemli ve akılcı hareket “birlik” olmaktır. İslam dünyası sürekli yönlendirilen, iç işlerine müdahale edilen, darbe yapılan, ekonomik olarak dış ülkelere bağımlı, siyasi olarak  küresel güçlerin sözünü dinlemek durumunda bırakılan, demokratik yollarla halkının istediği gibi değil de, emperyal güçlerin şekillendirdiği bir sistem istemiyorsa, bir an önce birlik olmalıdır. Ve bu birliğin başında bir lider bulunmalıdır. Eğer “İslam’ın dünyaya hızla yayılmasından rahatsız olan, Kuran'ı Müslümanların elinden almalıyız diyen, İslam’ın yükselen yıldızını söndürmeye çalışan, karanlık mihrakların hain planlarına teslim olmak istemiyoruz” diyorsanız siz de bu düşünceyi savunmalısınız. İnkarcılar kendi menfaatleri doğrultusunda, aynı düşünceyi ve felsefeyi savunmayanlarla bile asgari müştereklerde birleşip kötülük, fitne ve bozgunculukta ittifak kurabiliyorlar. Peki İslam alemi ne yapıyor?

 “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.”(Enfal Suresi, 73)
Yapılması gereken, mezhep, ırk çatışmalarına izin vermeyerek, ortak paydalarda birlik olup, Türkiye önderliğinde kurulacak, "İttihad-ı İslam"ı hızla hayata geçirmektir. Şu an Ortadoğu çoğrafyasına turistik gezi vesilesiyle bile olsa bir çok kimse gitmek istemiyor, hatta ülke liderleri imkanları olanlar vatandaşlarının o bölgeyi terk etmelerini istiyor. Oysa müslümanların bir lideri olsa, İslam’ın güzelliği tüm bölgeye yayılsa, problemlerde kendi içinde çözülecek, başka bir ülke müslümanların içişlerine karışmaya dahi cesaret edemeyecek, mezhep çatışmaları, iç karışıklıklar ve kargaşalar son bulacaktır. Tüm İslam alemi ancak, bir merkezde birleşerek yek vücud olabilir, Sevgili üstadımız Bediüzaman Said Nursi Hazretlerinin 21. Lemalar risalesinde bildirdiği gibi “birlik” olduğu zaman vücudun tüm azaları rahat ederek tıpkı bir fabrikanın çarkları gibi birbirleriyle son derece uyumlu ve birbirlerini tamamlayıcı yönde hareket etmeye başlar. İslam ahlakının getirdiği güzel ahlakla, bir el diğer elle rekabet etmez, bir göz diğer gözü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalp ruhun ayıbını görmez, tam tersine birbirlerinin noksanını tamamlar, kusurlarını örterler, her türlü ihtiyacını giderirler. Kısacası: Birkaç tane İslam ülkesi birleşse, İslam coğrafyasının her türlü hakları korunur, ayrımcılık, haksızlık, zulüm son bulur, siyasi, sosyal ve iktisadi olarak müthiş bir güç ortaya çıkar.