27 Haziran 2006 Salı

Müslümanların sohbet ortamları

Müslümanların güzel ahlaklarının en çok tecelli ettiği ortamlardan biri de birarada bulundukları sohbet ortamlarıdır. Daima Allah’ın adının anıldığı, Rabbimiz’in isminin yüceltildiği, Allah rızası için faydalı ve hayırlı işlerin konuşulduğu bu ortamlar, ferahlığı, temizliği, iç açıcılığının yanı sıra Müslümanların güzel tavırlarıyla da dikkat çekicidir. Müslümanların birarada bulundukları ortamlar, sevginin en güzel şekilde tezahür ettiği, nezaketin ve saygının asıl olduğu, iltifatın, gönül alıcılığın ve güzel sözün hakim olduğu ortamlardır.

Müslümanların sohbetleri içten ve samimidir. Yapmacıklık, riya müminlerin sakındıkları kötü davranışlardır. Müminler istişareyle hareket ettiklerinden herkesin sözü ve fikri değerlidir. Müslümanların sohbet ortamları kesinlikle tartışmacı değildir. Çünkü İslam ahlakı, iman edenlerin kendi görüşlerinde ısrarcı olmamalarını, vicdana, adalete ve hayra en uygun olan fikre uymalarını gerektirir. Müminler “benim fikrim kabul edilsin”, “benim düşüncem en doğrusu” gibi kibire ve inatçılığa dayalı ısrarcılıktan uzak dururlar. “... Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.” (Yusuf Suresi, 76) ayetiyle de buyurulduğu gibi, bir Müslüman, her zaman için kendisinden daha iyi bilen biri olabileceğini, en isabetli düşünceye kendisinin sahip olduğunu iddia etmenin büyük bir yanlış olduğunu bilir. Kendisi bir konuda bilgi sahibi olsa dahi, karşısındakinin de bir başka konuda derin bilgi sahibi olabileceğini düşünür. Bu nedenle diğer mümin kardeşlerini ilgi ve nezaketle dinler. Öncelikle onların sözlerinden, tecrübesinden birşeyler öğrenmeye çalışır. Müslümanlarn bu güzel ahlakı, Kur’an ayetlerine uymanın bir sonucu ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in ahlakının müminlerdeki bir yansımasıdır.

İmam Gazali, güvenilir hadis kaynaklarına dayanarak Peygamberimiz (sav)’in sohbet ortamlarını şöyle tarif etmiştir:

... Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibini verir, iltifat buyururdu. Bu yüzden huzurundaki herkes onun nezdinde kendisinden daha değerlisi olmadığı düşüncesine kapılırdı. Evet onun oturuşu, dinleyişi, sözleri, güzel latifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi. Bununla birlikte onun meclisi haya, tevazu ve emniyet meclisiydi... Kendilerine ikram ve gönüllerini hoş tutmak için sahabelerini künyeleri ile çağırır, künyesi olmayanlara künye bularak onunla hitap ederdi.

Hz. Ali ise bu mübarek sohbet ortamlarını şöyle anlatmaktadır:

(Birlikte) oturduğu kimselerin her biriyle ilgilenir, farklı muamele ettiği izlenimi vermezdi. İhtiyacını gidermesi için onunla oturan veya onu ayakta tutan kimseye karşı sabırlı olur, o kişi ayrılmadıkça kendisi onu terk edip ayrılmazdı.

Kimsenin sözünü kesmez, bitirinceye kadar beklerdi.

Tüm bu bilgiler Müslüman ahlakının ve yaşantısının nasıl olması gerektiğini açıkça göstermektedir. Müslümanlar, tıpkı Peygamberimiz (sav)’in olduğu gibi, sevgileriyle, tevazularıyla, nezaketleriyle, temizlikleriyle, yumuşak huylarıyla, güleryüzleriyle, merhametleriyle, anlayışlı tavırlarıyla, güzel sözleriyle insanlara örnek olmalı, tavırlarıyla Kur’an ahlakını ve sünneti en güzel şekilde yansıtmaya özen göstermelidirler. Bu güzel ahlakı gösterenler, Allah’ın izniyle, pek çok insanın İslam ahlakına ısınmasına sözleriyle ve anlattıklarıyla olduğu kadar davranışlarıyla da vesile olabilirler.

20 Haziran 2006 Salı

Güleryüzlü ve Güzel Sözlü Olmak

Müslümanların sevgilerinin ve tevazularının neticelerinden biri de güleryüzlü ve güzel sözlü insanlar olmalarıdır. Rabbimiz, “Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.” (İsra Suresi, 53) ayetiyle iman edenlerin kullanması gereken üslubu bildirmiştir. Bu ayet, Müslümanların tüm insanlara ve birbirlerine karşı kullandıkları üsluba çok dikkat etmeleri, incitici, iğneleyici, alaycı, sert, kınayıcı söylemlerden şiddetle kaçınmaları gerektiğini gösterir.

Allah’ın iman edenlere emrettiği ahlaka uyanlar, kötülüğe dahi iyilikle cevap verir, Allah rızası için sabreder, hoşgörülü olur, öfkeden, katılıktan ve sertlikten sakınırlar. Üslupları ve tavırlarındaki itidal insanlara güven verir. Hz. Ali, Allah’ın seçkin kıldığı mübarek Peygamberimiz (sav)’in bu konudaki güzel tavrını müminlere şöyle örnek verir:

... İnsanları birbirine sevdirecek, birbirlerine kaynaştıracak şeyleri konuşurdu. Onları ürkütmez, kaçırmazdı. Her kavmin liderine önem atfederdi; ikram ederdi...

Görüldüğü gibi Peygamberimiz (sav)’in güzel sözü ve hikmetli tavırları insanların birbirlerini sevmelerine, birbirlerine dost olmalarına vesile olmuş, onların kalplerini İslam ahlakına ısındırmıştır. Hz. Muhammed (sav)’in, toplumların liderlerine önem göstererek ve onlara ikramda bulunarak göstermiş olduğu ince nezaket de müminler için önemli bir örnektir. Peygamberimiz (sav)’in torunu Hz. Hasan da, Hz. Muhammed (sav)’in konuşmalarındaki hikmet ve güzelliği müminlere şöyle anlatmıştır:

Mani kelimelerle (az sözle çok mana ifade edecek şekilde) gayet güzel ve veciz konuşurdu. Sözlerinde ne fazlalık olurdu ve ne de eksiklik.

Tüm bunlar müminlerin konuşmalarının nasıl olması gerektiğini gösteren çok değerli bilgilerdir. Müslümanların sözlerinin yanı sıra tavırlarındaki nezaket ve asalet de son derece önemlidir. Koşullar ne olursa olsun güleryüzlü olmak, müminlerin asilliğinin bir göstergesidir. Bu konuda da her zaman olduğu gibi Kur’an ahlakı ve Hz. Muhammed (sav)’in tavrı müminlerin ölçüsüdür. Peygamberimiz (sav)’in hayatına şahit olma şerefine erişmiş olan müminler, kendisinin güleryüzünü, nezaketini, ince düşüncesini ve insaniyetini çok farklı örneklerle ifade etmişlerdir:

Onun güler yüzlü oluşu ve herkese nazik davranışı adeta onu halka bir baba yapmıştı. Herkes onun katında ve nazarında eşit idi. Allah Resulü, daima güler yüzlü, yumuşak huylu idi...

Allah Resulü, halkın en çok gülümseyeni ve en neşelisi idi.

Peygamberimiz (sav) ashabına da güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiş ve şöyle demiştir:

Sizler insanları mallarınızla memnun edemezsiniz, onları güzel yüz ve güzel huyla hoşnut edersiniz.
Allah Teala kolaylık gösteren ve güler yüzlü kişiyi sever.

13 Haziran 2006 Salı

Hediyeleşin birbirinizi sevin

Rabbimiz, Hz. Muhammed (sav)’in yumuşak ahlakını, “Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” (Tevbe Suresi, 128) ayetiyle övmüştür. Mübarek Peygamberimiz (sav)’in yoluna uyan ve O’na gönülden itaat edenlerin de diğer müminlere karşı ilgili, düşkün, şefkatli ve esirgeyici olmaları gerekir. Peygamberimiz (sav) ile birlikte yaşama şerefine erişmiş olan müminlerin birbirlerine olan sevgileri, düşkünlükleri ve fedakarlıkları da tüm Müslümanlar için bir örnektir. Allah, Kur’an’da Peygamberimiz (sav)’le hicret eden Müslümanların, Medine’deki müminler tarafından en güzel şekilde karşılanışlarını ve gösterilen fedakarlığı tüm Müslümanlara örnek vermiştir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Suresi, 9)

Hz. Muhammed (sav)’in iman edenlere öğüdü; “Hediyeleşin, birbirinizi sevin...” hadis-i şerifiyle bildirildiği gibi, Müslümanların birbirlerini sevmeleri ve dost olmalarıdır. Çekişme, ihtilafa düşme, farklılıkları birer ayrılık konusu kılma Müslümanların sakınmaları gereken durumlardır. Müslüman bireyler ve toplumlar arasındaki farklı anlayışlar ve uygulamalar birer kültür zenginliği olarak değerlendirilmelidir. Hz. Muhammed (sav)’in müminlere vasiyet ettiği ahlaka eksiksiz uymak iman edenlerin yükümlülüğüdür. Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:

...Birbirinize hased (çekememezlik) etmeyiniz. Birbirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz. Birbirinizle iyi ilişkileri kesmeyiniz. Birbirinizden yüz çevirip küsüşmeyiniz ve ey Allah’ın kulları, kardeşler olunuz.

Unutmamak gerekir ki, Allah Kur’an’da müminlere “çekişip birbirlerine düşmemelerini” (Enfal Suresi, 46) emretmekte ve bunun Müslümanları zayıflatacak bir durum olduğunu bildirmektedir. Müslümanlar, Rabbimiz’in “Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın...” (Âl-i İmran Suresi, 103) buyruğuna göre birlik ve beraberlik ruhu içinde olmalı, “birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak” (Saff Suresi, 4) yakınlık kurmalıdırlar. Müminlerin dostluk ve kardeşlik duygularından uzaklaşıp birbirlerini veli edinmemeleriyse, Rabbimiz’in bildirdiği gibi yeryüzünde karmaşaya ve kötülüğe sebep olabilecek büyük bir hata olur. Hiçbir Müslümanın bu sorumluluğun vebalini üstlenmek istemeyeceği açıktır. Allah, bu tehlikeyi şöyle bildirmiştir: “İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)

6 Haziran 2006 Salı

Müslümanın üstün ahlakı

Kur’an ahlakına ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine uyan Müslümanlar çok üstün bir ahlaka sahiptirler. Tavırları, tepkileri, sohbetleri, estetik zevkleri, sanat anlayışları, görgüleriyle diğer insanlara örnektirler. Birarada olunmaktan hoşlanılan, insanlara fayda sağlayan, her zaman güzelliklere vesile olan kişilerdir. En dikkat çeken özellikleriyse sevgi dolu, yumuşak huylu, ılımlı ve mütevazi olmalarıdır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), üstün ahlakı, aklı, feraseti, basireti, tevazusu, sevgisi ve merhametiyle tüm müminlere örnek olmuş, bulunduğu ortamlar en güzel ve hikmetli sohbetlerin olduğu, coşkulu, muhabbetli, temiz, ferah, huzur ve güven veren ortamlar haline gelmiştir. Tüm Müslümanların da bu gerçeğin bilinciyle kendilerini sürekli geliştirmeleri, ahlaklarını daha da güzelleştirmek için gayret etmeleri ve bulundukları her ortamın mübarek Peygamberimiz (sav)’in bulunduğu ortamlar gibi olmasına özen göstermeleri gerekir.

Sevecen, Merhametli ve Ilımlı Olmak


Sevgi, merhamet, anlayış ve tevazu imanın en önemli alametlerindendir. Sevgi tüm insanlar için çok büyük bir nimet, hayatlarını güzelleştiren bir lütuftur. Gerçek sevgiyse derin bir iman ve içli bir Allah korkusuyla yaşanır. Müminler, gördükleri güzel bir manzarayı, rengarenk çiçekleri, çeşit çeşit hayvanları, birbirinden lezzetli meyveleri ve sebzeleri, ihtişamlı bir evi, gösterişli bir arabayı, estetik bir sanat eserini, etkileyici bir müziği Allah’ın tecellileri ve eserleri olarak beğenip severler. Bu nedenle de bu güzellikler karşkskndaki duygulark coşkulu ve içtendir. Sevgileri, Rabbimiz’e şükürlerinin samimi ifadesidir. Allah’ın Kur’an’da bildirdiği, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in hayatıyla Müslümanlara öğrettiği sevgi, müminlerin kalplerini yumuşatır, merhametli ve ılımlı olmalarına vesile olur.

Müminlerin Allah’ın tecellisi olarak görüp en çok sevgilerini yönelttikleri varlıklar ise mümin kardeşleridir. “Mü’minler ancak kardeştirler...” (Hucurat Suresi, 10) ayetiyle Rabbimiz, Müslümanların birbirlerinin kardeşleri olduğunu bildirmiştir. Bu nedenle Müslümanlar arasındaki ilişki, aynı öz kardeşler arasında olduğu gibi, derin sevgiye dayalı, birbirini koruyucu ve kollayıcıdır. Müminler arasındaki kardeşlik, derin sevgi ve bağlılık cennetin de özelliklerinden biridir. Rabbimiz, Kur’an’da şöyle buyurmuştur: “Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.” (Hicr Suresi, 47)

Müslümanlar birbirlerinin velisi, yardımcısı, gerçek dostlarıdırlar. Her Müslüman, diğer Müslüman kardeşine hürmetle, saygıyla, sevgiyle yaklaşmalı, onun için her türlü fedakarlığı severek yapmalı, vefa göstermelidir. Kardeşlerine merhamet duymalı, hatalarına karşı hoşgörülü olmalı, kusurlarını en güzel şekilde telafi etmeye çalışmalı, kırıcı ve üzücü her türlü tavır ve üsluptan şiddetle kaçınmalıdır. Peygamberimiz (sav)’in, “Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız...” hadis-i şerifiyle Müslümanlara bildirdiği ahlakın gereği de budur. (Harun Yahya, İslam Birliğine Çağrı)