28 Haziran 2011 Salı

Yaklaşan Gerçek : YAŞLILIK VE ÖLÜM

Her insanın vücudu doğumundan itibaren yaklaşık otuz, kırk yıl sonra değişmeye başlar. Deri kırışır, saç dökülür ve beyazlaşmaya başlar, vücut eski enerjisini yitirir, metabolizma yavaşlar, görme ve işitme duyuları zayıflar ve unutkanlık baş gösterir. Ölüm ile sonuçlanan bu değişimlerin nedeni ise hepimizin bildiği gibi; yaşlanmadır. Peki neden yaşlandığınızı hiç düşündünüz mü?

Et ve kemikten meydana gelen insan, bu malzemeden değil de farklı maddelerden meydana gelmiş olsaydı belki bu kadar çabuk yıpranmazdı. Çünkü et ve yağ açıkta bırakıldığında birkaç saat içinde kokuşan, bozulan maddelerdir.

Yaşlandıkça kırışan derinin esnekliği de azalır, deri incelir ve alt tabakalardaki yapı, iskelesini oluşturan yapısal proteinlerin çökmesi sebebiyle sarkar. Yaşı biraz ilerlemiş her insanda var olan kırışıklıklar, çizgiler işte bu nedenle meydana gelir. Üst deride, sürekli yağ katmanı oluşturan ve doğal yumuşatıcı etkisi gösteren bezlerin salgısının azalması dolayısıyla pullanma görülür. Aşırı pullanma ve dökülme sonucunda derinin geçirgenliği artar ve dış etkilerin deriden geçişi kolaylaşır. Buna bağlı olarak da yaşlılık kaşıntısı, tırnak yaraları vs. meydana gelir. Aynı şekilde alt deride de çok büyük bozukluklar oluşur. Deri dokularında yenilenme ve madde alışverişi mekanizmaları yaşlı insanlarda önemli ölçüde bozulmuştur. Bu nedenle ileri yaşlarda kötü huylu tümörlere sık rastlanır.

Kemiklerin sağlamlığı da insan bedeni için her yönden büyük önem taşımaktadır. Dik durmak genç biri için çok kolayken, yaşlılık döneminde bu, fiziksel açıdan pek mümkün değildir. İlerleyen yaşlarda omurilikte meydana gelen doğal eğilme nedeniyle kamburluk ortaya çıkar. Ve bir süre sonra insan duruşunu kontrol edemez hale gelir.

Yaşlılık sadece dış görünüşte değil, vücudun içinde bulunan önemli organlarda da yıpratıcı etki meydana getirir. Örneğin yaşlanan insanların sinir hücrelerinde yenilenme olmadığı için, belli bir duyum kaybı da oluşur. Yaşlanma ile birlikte gözlerin ışık şiddetine uyarlanma yeteneği azalır. Bu durum görme yeteneğini kısıtlar; renklerin canlılığı, cisimlerin şekli, konumları ve uzaklıkları bulanıklaşır. Görme yeteneğindeki bu azalma yaşlılıkla orantılı olarak daha da ilerler.

Yaşlanmayı Açıklayan Bilimsel Teoriler

Bilim adamları yaşlanma konusunda bugüne dek birbirinden farklı birçok teori ortaya atmışlardır. Moleküler biyoloji uzmanları yaşlanmayı hücre bölünme faaliyetleriyle ilişkili olarak açıklamaktadırlar. Hücrelerin yaşlanması farklı organizmalarda ve insanlarda, farklı hızlarda gerçekleşir. Bir test tüpü içinde normal bir hücre tam 50 defa kendini eşleyebilir yani bölünebilir. Ancak yaş ilerledikçe hücre bölünmesi faaliyetleri yavaşlar. Bu nedenle kendini yenileyemeyen dokular eskimeye yani yaşlanmaya başlar. Bu yavaşlamayı açıklayan teorilerden biri Yıkım Teorisi'dir. Bu teoriye göre yaşlanma, serbest radikaller adı verilen bazı maddelerin vücuda girerek verdikleri hasarın toplam bir sonucudur. Serbest radikaller, eşlenmemiş serbest bir elektronu bulunan atomlar, moleküller ve iyonların ortak adıdır. Bunlar soluduğumuz havada ve yediğimiz yiyeceklerde bulunabilen ozon, karbonmonoksit gibi ağır metallerdir. Vücuda en yaygın etkiyi ise oksijenli serbest radikaller verirler. Oksidan etkisinin şeker, kalp krizi gibi insan ömrünü kısaltan rahatsızlıkların vereceği zararı artırdığı düşünülmektedir.

Kaçınılmaz Son

Bilim adamlarının üzerinde çeşitli teoriler geliştirdikleri yaşlanma herkes için kaçınılmaz bir sondur. Her ne kadar günümüzde anti-aging (yaşlanmayı geciktirme) çalışmaları yaşlanmayı nispeten çok küçük oranda geciktirse ve sağlıklı bir yaşlılık dönemi için bazı tavsiyelerde bulunsa da bu sorunun kesin bir çözümü yoktur. Rabbimiz Kuran'da yaratıştan, ölüme kadar geçen süreyi şu şekilde bildirmiştir.

"O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır)." (Mümin Suresi, 67)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi zaman çok hızlı geçmekte ve geçen her gün ise insanı daha genç ve dinamik bir yapıya değil, bir zaafiyete doğru götürmektedir. Yaşlanmak, insanın acizliğinin önemli bir göstergesidir. Allah Kuran'da insanın yaşlılıkla birlikte içine düştüğü durumu bildikten sonra bir şey bilmeme şeklinde açıklamıştır:

"Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömür en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir, herşeye güç yetirendir." (Nahl Suresi, 70)

İnsanın hiç yoktan var olması yani doğması gibi yaşlanıp ölmesi de Allah'ın insanlar için takdir ettiği kaderin sonucudur. İnsan Allah'ın kendisi için belirlediği kaderi yaşar, doğumu ve ölümü gibi hayatı boyunca yaptığı her davranış da tamamen Allah'ın kontrolündedir. Ve bunlardan sorguya çekilecektir. Bunun için her insan Allah'ın ayette belirttiği gibi Kuran ahlakını yaşamaya özen göstermelidir.

De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)