14 Haziran 2011 Salı

İslam Tarihindeki Eğitim Faaliyetleri

Hz. Muhammed Dönemi:

Tarihi kaynaklardan ve hadislerden, Peygamberimiz (sav)’in ilme çok büyük bir önem verdiğini anlamaktayız.

Hz. Muhammed (sav)’in yol göstermesiyle, Kuran’ın indirilmesinden sonra oldukça dinamik bir yapıya kavuşan dönemin Arap toplumunda, sürekli bir tebliğ ortamı sağlanarak insanlara Allah’ın varlığı ve din ahlakı anlatılmış, her geçen gün çok fazla sayıda insanın İslam ahlakını tanımasına vesile olunmuştur. Burada en önemli etkenlerden biri, Kuran’da yer alan ilmi bilgilerin insanlara aktarılmasıdır. O dönemde bilimsel bilgide pek fazla ilerleme olmamasına rağmen, yalnızca Kuran’da yer alan bilgilerden örnekler verilerek, kişilerin samimi olarak bunlar üzerinde düşünmesi sağlanmıştır. Kuran’da bildirilen ‘evren’, ‘doğum’ ve ‘canlıların yaratılışındaki detaylar’ gibi örnekler anlatıldıkça, bunların insanlar üzerinde uyandırdığı etki çok büyük olmuş ve İslamiyet o dönemde çok geniş bir kitleye yayılmıştır.

Bunun yanı sıra Peygamberimiz (sav) eğitim ve öğretimin yaygınlaşması için öncelikle mekan tahsisi yapmış ve ihtiyaç duyulan bölgelere öğretmen göndertmiştir. Bedir Savaşı sonrasında esirlere okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest kalma hakkını tanıması da bu dönemde yapılan faaliyetler arasındadır. Peygamberimiz (sav) ilk olarak “suffa” adı verilen yatılı okulu açmıştır ve burada yalnızca ilim ve ibadet esas alınmıştır.

Ayrıca Peygamberimiz (sav), her mahallede bir mescid kurulmasını sağlamış, “Dâru'l-Kurrâ” adı verilen akşam okulu niteliğinde eğitim yerlerini açtırmıştır. Bugünkü ilköğretim okulunun o dönemdeki karşılığı olan “kuttab”larda çocukların eğitimine önem verilmekle birlikte, bazı Müslümanlar da gönüllü olarak evlerini okuma-yazma öğretimi için açmışlardır.

Arapların İçinde Bulunduğu Genel Durum ve Kuran'ın İndirilmesiyle Sağlanan Büyük Atılım

Kuran’ın indirildiği zamana kadar bilime büyük bir katkısı olmayan Araplar, Kuran’ın Peygamberimiz (sav)’e vahyedilmesinin ardından çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu ilerleme hem sosyal alanda hem de bilimsel alanda kendini hissedilir derecede göstermiştir. Öyle ki Müslüman Araplardan dünya bilimine yön verecek pek çok bilim adamı yetişmiştir.

Alman Goethe Üniversitesi Arap-İslam Bilim Tarihi Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Fuat Sezgin’in konuyla ilgili olarak verdiği bilgiler, Müslümanların bilimsel alanda kaydettikleri bu büyük atılımı yansıtması açısından oldukça önemlidir:

"İslam dini sadece bu ilimleri hiçbir medeniyette tanımadığım bir şekilde geliştirdi ve zirveye çıkardı. Himaye etti... Din ilimi teşvik ediyordu, asla baltalamıyordu. En büyük alimlerin doğal ilimler sahasındaki kitaplarını okuduğumuz zaman bakıyoruz "bismillah" ile başlıyor, "elhamdülillah" ile bitiyor. Modern bir bilim adamı nasıl çalışıyorsa onlar da öyle çalışıyorlardı. Bu şartlar altında Müslüman dünyada ilim büyük bir gelişme gösterdi." (www.kimyaokulu.com)

Dört Halife Dönemi:

Bu dönemde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleriyle o yıllarda yetişen gençlerin iyi bir eğitim seviyesi kazandıkları bilinmektedir. Çocukların eğitimi için ilk program, Hz. Ömer tarafından hazırlatılmış ve sonraki halifeler bu sistemi geliştirmişlerdir. Ağırlıklı olarak Kuran eğitimi verilmekle birlikte dilbilgisi, aritmetik ve edebiyat derslerine de yer verilmiştir.

İslam Devleti’nin sınırlarının genişlemesiyle, yönetimde söz sahibi olacak yüksek dereceli memurların ve şehzadelerin yetiştirilmesi amacıyla Emeviler devrinde saray okulları açılmaya başlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi:

Osmanlı Devleti'nde eğitim-öğretim faaliyetleri her tarafa yayılmış olup, 'çocuk mektebinden dâru’l fünun (üniversite)’a, medreseden medrese-i ihtisas’a kadar her seviyede eğitim ve öğretimin yapıldığı teşkilatlar vardı. Eğitime ciddi bir önem verildiği ve alimlere büyük bir itibar gösterildiği için İran, Turan, Horasan, Dağıstan, Hindistan, Buhara, Halep, Şam, Mısır'dan birçok alim İstanbul’a gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nde ilk medreseyi Orhan Gazi, İznik’te 1330 yılında kurmuştur. Daha sonraları hemen her şehirde bir medrese kurulmuş ve buralarda eğitim gören kişiler İmparatorluğun uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamıştır. Her medreseye bağlı birer vakıf ve imaret bulundurulmuş, buralarda eğitim alan kişilerin her türlü ihtiyaçları vakıflar tarafınca karşılanmıştır. Birbiri ardınca açılan medreseler Osmanlılarda bilim ve düşünce hareketini, faaliyetlerini artırmış, devletin her alanda büyük bir ilerleme ve gelişme kaydetmesini sağlamıştır. Bu, Müslümanların bilime ve eğitime verdikleri önemin ve uyguladıkları köklü eğitim sisteminin açık bir göstergesidir.

Sonuç

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de görkemli bir İslam medeniyeti oluşturmak amacıyla her türlü bilim, kültür ve sanat alanında öncü olacak insanların yetiştirilmesi gerekmektedir. Hiç kimse ‘ben ne yapabilirim ki’ diye düşünmemelidir. Unutmamak gerekir ki, insanlara tüm bildiklerini öğreten Yüce Allah’tır. Tüm bilgiler Allah’ın sonsuz ilminin birer yansımasıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Bakara Suresi, 32)

Bu konuda samimi bir niyetle Allah’a dua etmek çok önemli bir başlangıç olacaktır. Bir ayette müminlerin “...Rabbim, ilmimi artır.” (Taha Suresi, 114) şeklinde bir dualarının olduğu bildirilmektedir. Yüce Allah her zaman iman etmiş samimi kullarının destekçisi ve yardımcısıdır. İman etmiş bir kimsenin bu konuda göstereceği ciddi bir çaba çok daha etkili sonuçlar ortaya çıkarabilir. Müslümanlar bu konuda birbirleriyle hayırlı bir yarış içine girmelidirler. Allah’ın izniyle 21. yüzyıl Müslümanların ve İslamiyet’in muhteşem yükselişinin bilimsel ve kültürel alanda da çok net bir biçimde yaşanacağı bir yüzyıl olacaktır. Rabbimiz bir ayette şu şekilde bildirmektedir:

"... Allah, sana Kitab’ı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür." (Nisa Suresi, 113)