24 Haziran 2007 Pazar

Evrim Teorisinin Temeli Propaganda

Biyoloji, kimya, fizik ve diğer tüm bilimlerde, elde edilen deliller incelenir ve bu delillere bağlı olan gerçekler tereddütsüz açıklanır. Evrim teorisinin bilimsel bir temeli olmadığı için tek temeli propagandadır. Yanlış bir mantık ne kadar çok tekrar edilirse edilsin bu tekrarlar o mantığı doğrulamaz. Yalanların pek çok ağızdan aynı anda söylenmesi de bu yalanları doğrulayamaz. Ancak evrimciler bu kadar basit bir mantığı kabul etmez ve ne kadar yüksek sesle evrim propagandası yaparlarsa o kadar çok insanın inanacağını düşünürler.

Charles Darwin’in 19. yüzyılın ortalarında ortaya attığı evrim teorisi, 150 yıldır propaganda yöntemiyle savunulmaktadır. Bu propagandada temel amaç insanlara canlılığın kökeninin tek bilimsel açıklamasının tesadüfler zinciri olduğunu benimsetmektir. Evrim teorisi tarihin gördüğü en büyük safsatalardan biridir. Hiçbir bilimsel delili olmamasına rağmen, ideolojik anlamı nedeniyle, yoğun propaganda yöntemleri ile korunmaya ve insanlara kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu ideolojik anlam ise, evrim teorisinin tüm evreni ve canlıları Allah’ın yarattığı gerçeğine karşı bir alternatif olarak sunulmasından kaynaklanmaktadır.

Ateist, materyalist ve pozitivist fikir akımları, bu nedenle Darwin’in teorisini hemen sahiplenmişler ve bunu dine karşı bir propaganda malzemesi olarak kullanmaya başlamışlardır.

20. yüzyılda, bu teorinin bilimsel olmadığı anlaşıldı, ancak evrimci propaganda buna rağmen devam etti. Evrimci “bilim” dergileri, gazete ve televizyonlar bu propagandanın en önemli aracı haline geldi. Hiçbir bilimsel değeri olmayan hayali yarı maymun yarı insan çizimlerle, her bulunan insan fosili ile birlikte “kayıp halka bulundu” diyen haberlerle, “atamız mikropmuş”, “maymundan bir farkımız yok”, “uzaydan mı geldik?”, “deney tüpünde evrim”, “HIV virüsünün evrimi”, gibi büyük puntolu başlıklarla, evrim teorisi sürekli delilleri bulunan, insan hayatının her yönünü açıklayabilen bir teori gibi yansıtılmaya çalışılmıştır.

Aslında herkes canlılığın tesadüflerle ortaya çıkamayacak kadar kompleks olduğunu; yıldırımların, radyasyonun, güneş ışığının, cansız, bilinçsiz atomları tesadüfler sonucu çiçeklere, portakal ağaçlarına, karacalara, tavşanlara, rengarenk tüylere ve kusursuz kanat yapıları ile kuşlara, mis gibi kokusuyla ve son derece estetik görünümüyle çileklere, devasa çınar ağaçlarına, papatyalara, günümüzde modacılara esin kaynağı olan kelebeklere, kaplanlara, zeytin ağaçlarına dönüştürmeyeceğini bilir. Ayrıca bu cansız bilinçsiz atomların düşünen, konuşan, sevinen, heyecanlanan, köprüler, barajlar, uzay gemileri inşa eden, sanat eserleri meydana getiren, kendisini meydana getiren atomları, molekülleri, hücreyi inceleyen, üniversiteler kuran, devletler yöneten insanları meydana getiremeyeceği açıktır.

Evrim teorisini savunanlar da bu gerçeği aslında görmekte ancak yanlış olduğunu söyleyememektedirler. Çünkü söyledikleri takdirde, materyalist dünya görüşlerini terk etmek zorunda olduklarının, tüm canlılığı yaratan Üstün ve Güçlü, sonsuz Akıl ve İlim Sahibi bir Yaratıcı’nın, tüm alemlerin Rabbi olan Allah’ın var olduğunu kabul etmeleri gerektiğinin farkındadırlar. Bu gerçeği kabul ettiklerinde ise, tüm hırslarını, kibirlerini bir kenara bırakıp, kendilerini yoktan var eden, kendilerine can veren, sayısız nimetle ve rahmetiyle kendilerini koruyup yaşatan Allah için yaşamaya başlamaları gerektiğini bilmektedirler. İşte, körü körüne dünyaya bağlı, putperestler gibi maddeyi ve kendi zekalarını ilah edinen bu insanlar, bu gerçeği kabul edemedikleri için, evrim aldatmacasını anlatmaya devam etmektedirler.

21. yüzyıl inşaallah evrim teorisinin, dolayısıyla materyalist felsefenin yıkıldığı, insanların Allah’a ve dine yöneldikleri, barışın, huzur ve güvenliğin, güzel ahlakın -fedakarlığın, dayanışmanın, sevgi ve şefkatin- hakim olduğu aydınlık bir yüzyıl olarak tarihe geçecektir.