Son günlerde “dünyanın
tadı tuzu kaçtı” kelimesini çok sık duyar olduk. İnsanlar sürekli şikayet
ediyor, çok sıkıldıklarını söylüyor, kendileri için hayatın bir anlamı
kalmadığını ifade ediyorlar. Ekonomik krizin olması, intiharların artması,
bilimsel icatların çok olmaması, sanatın gittikçe yozlaşması gibi sorunların hepsinin
arkasında aynı neden var: Sevgisizlik...
Bazı insanlar Allah'ı sevmeden, Allah'a candan
yakın olmadan, dünyada mutlu olacağını zannederler. Gerçekte durum hiç öyle
değildir. Allah esirgesin, Allah sevgisi olmadan insan mahvolur. Kendisine bunca
güzelliği sunan, bunca iyiliği veren Allah’ı, hâşâ hiç yerine koyan insan, elbette
ki Allah’tan hak ettiği karşılığı alacaktır. Allah, bu bakış açısına sahip
insanların özel olarak bir hikmetle canını yakar. Böyle bir durumda Allah
insanın üzerinden bereketi kaldırır. Hastalık sıkıntı ve belaları art arda
verir. Rabbimiz “... eğer şükrederseniz
gerçekten size artırırım...” (İbrahim Suresi, 7) diye bildirmektedir. Hem
Allah’ın her an sunduğu nimetlerden faydalanıp hem de Allah’a dönüp yönelmeyen
bir insan adeta 'şükretmiyorum' demiş gibi olur. Bu zihniyet haşa "Allah’ın
,sunduğu nimeti kullanırım ama kul olmayı kabul etmem" demek anlamına
gelir. Peki size soruyorum bu nasıl bir ahlak? Allah meyveler, sebzeler
yaratacak, arabalar yaratacak, evler yaratacak, teknolojiyi yaratacak,
televizyonlar, radyolar yaratacak, ama insan haşa ‘ben hepsini kullanırım,
sahibi de beni ilgilendirmiyor' diyecek. İşte bunu diyen insan bir süre sonra büyük
bir bunalıma düşer. Zengin olup ekonomik
refaha sahip olması, eğitimli olması, çok geniş bir çevreye sahip olması, her
türlü imkanı elinde bulundurması bile kişiyi tatmin etmez, bu bakış açısında
olan kişiler bir süre sonra intihar etmeye kadar varabilen korkunç bir bunalıma
düşerler.
Allah kulları için en iyisini ister, “akıllı
olmalarını, en iyi şekilde, en vicdanlı olarak yaşamalarını ister. Rabbimiz "şükredin,
beni sevin, ben de sizi seveyim” der. Cenab-ı Allah'ın teklifi çok güzel, çok hoş ve çok hikmetli bir tekliftir.
Rabbimizin yolundan giden müslümanların hayat kalitesi artar, zenginlik, bolluk
bereketi artar. Mesela şu anda Avrupa'yı ekonomik kriz kasıp kavuruyor. Tüm
Avrupa halkı Allah'a dönse, Avrupa'nın zenginliği daha da artır. Aynı şekilde Amerika
da çok zengin olur, Ortadoğu da. Ama bazı insanlar, “hayır, biz dünyayı yaşayacağız” diyor. "Bizim bilemediğimiz
bir nedenden dolayı ekonomi kilitlendi" diyorlar. Oysa ekonomik krizi
yaratan Allah’tır. Ekonominin durumu herkesin malumu, bilinmeyecek bir konu
değil. Ticaret, Merkez Bankası, dolarlar, paralar hala insanların kontrolünde. Ama
Allah, insanların kontrol edemediği metafizik bir hikmetle ekonomik kriz
oluşturuyor.
Sonuç olarak çok geç kalmadan, herkesin Allah'a
dönmesi ve Allah'ı sevmesi gerekiyor. İnsanlar gaddarlığa ve sevgisizliğe karşı
eğilimliler. Hâlbuki sevgi, merhamet, şefkat, affedicilik, cömertlik son derece
zevklidir. Mesela birisine, bir çocuğa hediye aldığında, nasıl seviniyor, nasıl
mutlu oluyor, ne güzel oluyor yüzündeki ifade. Sadece o çocuğun sevincini
görmenin insanı mutlu etmesi gerekir. Fakirlerin evine yiyecek götürüldüğünde
çok mutlu olurlar. Gözlerinde müthiş bir mutluluk sevinci belirir. Sadece o
gözündeki parıltıyı görmekten haz almak gerekir. Oysa günümüzde televizyonlara,
gazetelere, internete, sosyal medyaya bakıyoruz: İnsanlar sevgiye değil kavgaya
eğilimliler. Hâlbuki dünya o kadar büyük ki, tüm dünyadaki insanlara bin kere
yeter. Dünya’nın bütün arazileri uçsuz bucaksız, çok nadir yerlerde şehirler
var ve bomboş... Bu kadar kavgaya boğuşmaya değmez. “Bu dünya hepimize yeter”