17 Mart 2009 Salı

Dünya gençliği gittikçe dindarlaşıyor

Alman Bertelsmann AG firmasının dünya çapında 18-29 yaş grubundaki gençler arasında yaptığı araştırmaya göre gençler arasında dindar yaşamanın önemi gittikçe artmış görünüyor. Timeturk internet sitesinde yayınlanan haberde anket sonuçları şöyle açıklanıyor:

“21 ülkeden 21 bin gencin katıldığı araştırmada gençlerin yüzde 44’ü kendisini “aşırı dindar” olarak tanımlayarak dinin gereklerini yerine getirdiklerini ve düzenli olarak ibadet ettiklerini, aynı zamanda dinin günlük hayatlarını önemli ölçüde etkilediğini söylüyor…
Araştırma bölgelere göre gençlerin dindarlığının arttığını da gösteriyor. Örneğin Müslüman ve gelişen ülkelerde yaşayan gençler daha dindar.Avrupa dışında yaşayan Protestan gençlerin yüzde 80’i “aşırı dindar” yüzde 18’i “dindar” olarak tanımlanıyor.
Benzer durum Katolik gençler için de geçerli. Avrupa kıtası dışında yaşayan Katolik gençlerin yüzde 68’i kendilerini “ aşırı dindar” olarak tanımlıyor. ABD’deki gençlerin ise yüzde 57’si günlük ibadetini aksatmıyor. Aynı araştırma Fas’ta gençlerin yüzde 99’unun Allah’a ve ölümden sonraki hayata inandığını, Brezilya, Türkiye ve Nijerya’da bu oranın yüzde 90, İsrail, Endonezya ve İtalya’da ise yüzde 80 olduğunu ortaya koyuyor. (Timeturk/ 12.07.2008)
Darwin, Marx, Freud gibi materyalist ideologların fikirleriyle şekillenen dinin unutturulmaya çalışıldığı bir dönem olan 19 yüzyılda dünyada en kanlı savaşlar meydana gelmiştir. Son yıllarda dine yönelişin bu dönemin ardından gelmesi son derece önemlidir. İnsanlar dinsizliğin hayatlarına ne kadar acılar getirdiğini bizzat yaşayarak görmüşlerdir. Ayrıca din yerine ortaya konan düşüncelerin hepsi zalim ve adaletsiz olmuştur. Darwinizm savaşı ve insan katlini, insanlığın yücelmesinin vazgeçilmez bir şartı olarak göstermiştir. Darwinizmi politikalarına siyasi temel edinmiş olan 19. yüzyıl despotları her iki dünya savaşında toplam 60 milyon insan öldürmüştür.
Stalin, Darwin’in görüşlerini benimseyen despot diktatörlerden biriydi ve materyalist felsefenin etkisiyle yüzlerce kilise ve camiyi yıktırdı, din adamları toplum dışına itildi, çoğunluk olan dindar kesimin ibadetlerini yerine getirmeleri engellendi, Hıristiyanların kiliseyi gittikleri Pazar gününü devreden çıkarmak için ortak tatil günü kavramı kaldırıldı. Bu uygulamaların ardından din adamlarının ödedikleri vergi on kat artırıldı, yiyecek karneleri ellerinden alındı, tüm sağlık hizmetlerinden mahrum edilmeleri demek olan medeni haklarından yoksun bırakıldılar, sık sık tutuklandılar, yerlerinden edildiler, sürgüne gönderildiler. 1936 yılına gelindiğinde camilerin % 65'i, kiliselerin % 70'i yakılıp yıkılmıştı. Ancak "dinin kökünü kazımaya yönelik" (Komünizmin Kara Kitabı, Doğan Kitapçılık, s.227) tüm uygulamaların ardından dünyada dine yöneliş hiç bir şekilde hız kesmedi, hatta son zamanda müthiş derecede arttı. Bunun nedeni dinin koruyuculuğunu Yüce Allah’ın yapmasıdır. Allah inkarcılar istemesede dinini hakim edecektir. Bu vaad evreni, tüm canlıları yaratan sonsuz Kudret sahibi Allah’a aittir. Ve Allah vaadini yerine getirendir.
"İnsanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile." (Nasr Suresi, 2-3)
Milli Gazete