15 Temmuz 2008 Salı

Kınayanın kınamasından korkmayanlar

İnkar eden ve din ahlakına karşı olan kimselerin en bilinen özelliklerinden biri, müminleri iftira ve yalanla karalamaya, onları halkın gözünde küçük düşürmeye, itibarlarını yok etmeye çalışmalarıdır. Ancak toplum içinde iyilerin, vicdan ve sağduyu sahibi insanların alacakları tavır, müfterilerin ve şer için yaşayanların bu çabalarını boşa çıkartacaktır. Çünkü eğer müfterilerin karşısında onların sözlerini dinlemeyen, onların sıraladığı iftiralara kulak asmayan ve bunlara inanmadıklarını söyleyen insanlar bulunursa, bu iftiralar mağdur durumdaki kişilere hiçbir zarar getirmez ve kötüler emellerine ulaşamamış olurlar.

Nitekim geçmişte Hz. Muhammed (sav)'in şerefli ve muttaki hanımına da iftirada bulunulmuştur. Allah iftiracılara karşı vicdan sahibi insanların nasıl bir tutum takınmaları gerektiğini Kuran'da şöyle bildirmiştir:
O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür. Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi, 15-16)

Şu kesin bir gerçektir ki, Allah'a inanmayan veya Allah'tan korkup sakınmayan bir insan kolaylıkla yalan söyleyebilir, yanlış haber üretip yayabilir, insanları ne kadar zor durumda bırakacağını, onlara nasıl sıkıntılar vereceğini hiç düşünmeden iftiralar atabilir. Bu nedenle Allah'tan korkmayan, dini inançları zayıf, yaptıklarından dolayı kimseye hesap vermeyeceğini zanneden bir insanın söylediklerine güvenmek, o kişinin sözüne göre hareket etmek doğru ve mantıklı bir tavır olmaz. Allah bir ayetinde bu tür durumlarda müminlerin ne yapmaları gerektiğini şöyle bildirmektedir:
Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)

Fasık, günahkar, Allah'ın emirlerine zıt hareket eden kimse demektir. Öyle ise vicdan sahibi, hakkaniyetli ve adaletli insanların bu karakterdeki insanlardan gelen haberleri önce etraflıca araştırıp, sonra karar vermeleri gerekmektedir.

Takva sahibi insanlar sadece Allah'tan korkarlar ve tüm gücün sahibinin Allah olduğunu bilirler. Bu insanlar sürekli hesap gününü düşünürler ve tüm yaşamları boyunca hesap verecekleri bu gün için hazırlık yaparlar. Bu nedenle, iman sahibi insanları dünyevi herhangi bir şeyle korkutmak, onları yıldırmak, onlara korku, hüzün, endişe, ümitsizlik, karamsarlık vermek imkansızdır. Bu insanlar, dünya hayatında her ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin tüm bunları, teslimiyetle, neşe ve şevkle karşılarlar. Çünkü onlar Allah'ın dostudurlar, her işlerinde sonsuz merhametli, sonsuz şefkat sahibi ve bağışlayıcı olan Allah'ı kendilerine vekil edinmişlerdir. Her karşılaştıkları olayda, her zorluk anında, kendilerine söylenen her aleyhte söz ve iftirada, aleyhlerine kurulan tuzaklar esnasında Allah'ın yanlarında olduğunu, onları ve kötülük işleyenleri gördüğünü, işittiğini, izlediğini bilmektedirler. Allah Habir (bilendir) olandır. Bu nedenle inanmayanlar için felaket sayılabilecek olaylar iman edenler için korkutucu veya yıldırıcı değildir. Allah, böyle üstün bir ahlaka ve güçlü bir imana sahip olan kullarından Kuran'da pek çok ayetle söz etmiştir. Allah'ın geçmişte yaşamış ve her türlü zorluğa göğüs germiş böyle insanlardan söz ettiği ayetlerden birkaçı şöyledir:
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi. Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 146-148)

Allah'ın sevdiği, dünyada ve ahirette yardımıyla desteklediği bu salih insanların en önemli özelliklerinden biri kınayıcıların kınamalarından korkmamalarıdır. Allah bu konuyu Hz. Nuh'un kavmine verdiği bir cevapla bize şöyle haber vermiştir:
Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin." (Yunus Suresi, 71)

Allah'ın sevdiği, hoşnut olduğu, ahirette iyilerle ve salihlerle birlikte cennetinde ağırlayacağı salih insanlardan biri olmak için, iyilikte ve dürüstlükte sebatkar, azimli ve kararlı olmak gerekir. Samimi bir kul, en şiddetli haksızlıklarda veya kötülerin en ağır tehditleri karşısında dahi hakkı ve güzel olanı söylemekten ve savunmaktan kaçınmamalıdır. Allah'ın Kuran'da tüm insanlara örnek olarak gösterdiği peygamberleri üstün kılan özelliklerinden biri, onların en zorlu anlarda dahi hakkı savunmaktan vazgeçmemiş olmalarıdır. Onların bu kararlı ve cesur tavırları güçlü imanları sayesindedir. Hz. Şuayb'ın kendisini ölümle tehdit eden kavmine verdiği cevap müminlerin kararlılığına ve azmine güzel bir örnektir:
"Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz, ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim." (Hud Suresi, 93)


Milli Gazete