Ayetlerde Hz. Yusuf’un hiçbir suçunun olmadığına herkesin şahit olduğu, fakat buna rağmen hapse atma kararının ağır bastığı bildirilmektedir. Hz. Yusuf’un suçsuzluğunu bilmelerine ve buna ait deliller bulunmasına rağmen, onu hapisle cezalandırmalarının nedeni aslında, onun Allah’a olan imanı ve gönülden bağlılığıdır. Hz. Yusuf, imanından ve güzel ahlakından dolayı bulunduğu çevredeki bazı kimselerin de aynı sebeplerle düşmanlığını kazanmıştır. Bu kişiler bir şer ittifakı oluşturmuşlar ve Hz. Yusuf’a iftirada bulunmuşlardır. Tüm bu haksız suçlamaların, iftiraların, cezalandırmaların karşısında Hz. Yusuf’un gösterdiği üstün ahlak, tevekkül ve kararlılık ise Kuran’da şöyle bildirilmektedir:
(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Yusuf Suresi, 33-34)
Tarih boyunca Allah yolunda olup da, haksız iftiralar sonucunda hapse atılan veya çeşitli zorluklarla karşılaşan müminler daima Hz. Yusuf’un bu güzel tavrını örnek alarak, üstün ahlaklarından asla taviz vermeyeceklerini göstermişlerdir. İnkarcıların bir eziyet ve ceza olarak gördükleri hapsi salih müminler zevk ve neşe ile karşılamışlardır. Allah’ın rızasını kazanmak için çaba gösterirken karşılaştıkları tüm zorluklar, sıkıntı ve ezalar onların şevklerini ve heyecanlarını artırmıştır.
Yusuf kıssasında günümüz Müslümanları için ibretler vardır. Her mümin bu konu ile ilgili ayetleri okurken, ayetlerin hikmetlerini fark edebilmeli ve bu ayetlerden sonuç çıkarmalıdır. Örneğin kardeşleri, Hz. Yakup’un Hz. Yusuf’a olan sevgisini kıskanmakta ve hatta bu kıskançlıkları kardeşlerini öldürmeyi düşünebilecek kadar ileri gitmektedir. Ayrıca dikkat edilirse, Hz. Yusuf’un kardeşleri salih bir mümin aleyhinde tuzak kurmak için bir “şer ittifakı” oluşturmakta ve güçlerini birleştirmektedirler. Tuzaklarının amacı ise müminleri, yani Hz. Yusuf ile Hz. Yakup’u ayırmak ve kendisinde bazı üstün özellikler bulunduğunu anladıkları kardeşlerini öldürmektir.
İnkar edenlerin salih müminler aleyhinde biraraya gelerek yaptıkları işbirliği tarih boyunca sık sık tekrarlanmıştır. Her dönemde kötü olanlar birleşerek, iyilere zarar vermek, onların hayır üzere yaptıkları çalışmalarını engellemek, onları yurtlarından çıkarmak ve hatta öldürmek için ittifaklar kurmuşlardır. Ancak Allah her defasında onların tuzaklarını bozmuş, ittifaklarını da darmadağın etmiştir. Kuran’da Allah’ın müminlere kurulan tuzakları mutlaka bozacağı ve müminlerin haklılığını ortaya çıkaracağı şöyle bildirilmektedir:
Ey iman edenler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti. (Ahzap Suresi, 69)
Hz. Yusuf önce zorluk ve sıkıntılarla, ihanet ve iftiralarla karşılaşmış, ardından bir nevi “medrese” olan hapishanede derin bir manevi eğitimden geçmiştir. Sonunda da Allah’ın vaadiyle karşılaşmış ve Allah onu tüm iftiralardan temizlemiş, yeryüzünde yerleşik kılmış, malca ve ilimce güçlendirmiştir. Hz. Yusuf’un sadece hapishaneye atılması değil, aleyhinde kurulan her tuzak, onun lehinde bir hayırla sonuçlanmıştır.
Hangi dönemde yaşarsa yaşasın, salih olan bir müminin karalanmaya çalışılacağı ve türlü iftiralarla karşılaşacağı açıktır. Çünkü bir mümini etkisiz hale getirme konusunda, halkın ikna edilmesi ve yapılması hedeflenen uygulamanın kitlelerden destek bulması için bir kılıf hazırlanması gerekmektedir. Bu kılıf iftiradır.
Bir insanın iftira sonucu hapse girmesi, olayların hayır ve hikmetleri göremeyen kişiler tarafından büyük bir şanssızlık ve bela olarak nitelendirilebilir. Oysa Hz. Yusuf’un hayatında yaşadığı bu olaylar vesilesiyle tüm şehir halkı onun güzel ahlakına, namusuna, Allah’ın haram kıldıklarına karşı ne derece titiz olduğuna, imanına, dine olan sadakatine, hak yoldan asla dönmemesine şahit olmuşlardır.
Dolayısıyla bir mümin için en güzel davranış, Rabbimizin kendisi için belirlediği kadere tamamen teslim olmak ve Allah’ın olayların ardından neler göstereceğini sabırla ve tevekkülle beklemektir. Allah tüm olayları bizim önceden bilemeyeceğimiz kusursuz bir plan içinde, en ince detayı ile ve en hayırlı olacak şekliyle yaratır. Hz. Yusuf da bu gerçeği şöyle dile getirmiştir:
Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: “Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.” (Yusuf Suresi, 100)
Milli Gazete