27 Kasım 2007 Salı

Şempanzelerle Genetik Benzerlik Asılsız Bir Evrim Propagandasıdır

Evrim teorisi, moleküler düzeyde veya fosillerle ispat edilemediği, hatta evrimin olamayacağı bilimsel gelişmelerle ispat edildiği için, evrimciler sürekli olarak kendilerine yeni propaganda malzemeleri bulmaya çalışırlar. Uzun zamandır evrimciler, "insanlar ve şempanzeler arasında sadece % 1'lik bir genetik farklılık vardır" iddiasıyla evrim propagandası yapıyorlardı. İnsan ve şempanze genleri arasında kesin bir karşılaştırma yapılmamış olmasına rağmen, Darwinist ideoloji onları bu iki tür arasında çok küçük bir farklılık olduğunu varsaymaya yöneltiyordu. Ancak bilimsel alandaki gelişmeler, aynen diğer evrimci propagandalarda olduğu gibi, bu iddianın da asılsız bir çarpıtmadan ibaret olduğunu ortaya koydu.

İnsan ve şempanze arasında sadece %1'lik fark olduğunu iddia eden eski araştırmalar, her iki canlının gen dizilimlerinin bütünsel değil, kısmi karşılaştırmalarına dayanıyordu. Çünkü bilim adamları şempanze genomunu henüz deşifre etmiş değillerdi. Yaptıkları karşılaştırma çalışmaları, bazı temel proteinlerindeki aminoasit diziliminden yola çıkılarak yapılan çalışmalardı.

Evrimciler bu iki canlının genomlarını ancak kısmen temsil eden %98.5, %99 gibi benzerlik oranlarını elde ettiler. İlerleyen onyıllarda bu yüksek oranları insanın şempanzeyle ortak bir atadan evrimleştiği senaryosunun kanıtı gibi yaygınlaştırdılar. Bu hileli propaganda, iki kalın kitabın sadece üç-beş cümlesini birbirine benzer bulup bu kitapların neredeyse tamamen aynı olduğunda ısrar etmekten farksız, saçma bir iddiaydı.

Evrimcilerin bu çarpıtmaları, DNA analiz tekniklerindeki ilerlemelerin yanısıra insan ve şempanze genomlarının deşifre edilmesi sürecinde iyice ortaya çıktı. Evrimciler iki canlı arasında daha önce propagandasını yaptıkları %1 ila 1,5 farklılık oranlarının gerçekleri yansıtmadığını, bunların kendi ifadeleriyle "üzücü biçimde yanlış" olduklarını itiraf ettiler.

2002 yılında California Teknoloji Enstitüsü'nden genetikçi Roy Britten’in DNA örneklerinde yaptığı araştırmanın neticesi İngiliz bilim dergisi New Scientist de “İnsan-Şempanze Genetik Farkı Üç Katına Çıktı” başlığıyla haber yapılmıştır.

2004 yılında İngiliz bilim dergisi Nature'da yayınlanan başka araştırmada, şempanzenin 22. kromozomunun dizilimi ile bunun insanda karşılığı olan 21. kromozomunun dizilimi karşılaştırıldı. Şempanzenin 22. Kromozomu Uluslararası Konsorsiyumu tarafından gerçekleştirilen araştırma, önemli farklılıklar ortaya çıkardı. Nature dergisinin haber servisi bu araştırmayı, "Şempanze kromozomu şaşkınlık yarattı" başlığıyla duyurdu ve haberde, "yapılan ilk detaylı karşılaştırma, şempanze ve insan genlerini beklenmedik şekilde farklı çıkardı" yorumuna yer verdi. Aynı yazıda, Fransa'nın Evry kentindeki Ulusal Dizilim Merkezi'nde görevli Dr. Jean Weissenbach'ın "22. kromozomun, genomun %1'ini temsil ettiği, şempanze ile insanda farklılık gösteren binlerce gen olabileceği" sözleri de aktarıldı.

Çalışmalar bir kez daha göstermiştir ki, bir yanda bilimsel bilgide kazanç yaşanırken, öteki yanda evrimciler kayıp yaşamışlardır. Kaldı ki, insan ve şempanze arasındaki genetik benzerlik oranı ne olursa olsun, bu oranları evrim kanıtı olarak öne sürmek Darwinizm adına hiçbirşeyi doğrulamamaktadır. Yalnızca şempanzede değil, bütünüyle farklı canlılarda bulunan genler de insandakilerle benzerlik göstermektedir.

Örneğin, New Scientist dergisinde aktarılan genetik analizler, nematod solucanları ve insan DNA'larında %75'lik bir benzerlik ortaya koymuştur.

Öte yandan geçtiğimiz yıllarda Türk medyasına da yansıyan bir bulgu, Drosophila türüne ait meyve sineklerinin genleri ile insan genleri karşılaştırıldığında, % 60'lık bir benzerlik çıktığı yönündedir.

Öte yandan bazı proteinler üzerinde yapılan analizler de, insanı çok daha farklı canlılara yakın gibi göstermektedir. Cambridge Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, kara canlılarının bazı proteinleri karşılaştırılmaktadır. Hayret verici bir şekilde, yaklaşık bütün örneklerde insan ve tavuk, birbirlerine en yakın akraba olarak eşleşmişlerdir. Bir sonraki en yakın akraba ise timsahtır. (New Scientist, c. 103, 16 Ağustos 1984, s. 19)

Bu örnekler, genetik benzerlik kavramının evrim teorisine bir delil oluşturmadığını göstermektedir. Çünkü genetik benzerlikler iddia edilen evrim şemalarına uymamakta, aksine bunlara tamamen ters sonuçlar vermektedir. Olaya bir bütün olarak bakıldığında, "biyokimsayal benzerlikler" konusunun evrime delil olmadığı, aksine teoriyi çaresiz bıraktığı görülmektedir.
Ünlü biyokimyacı Prof. Michael Denton da moleküler biyoloji alanında elde edilen bulgulara dayanarak şu yorumu yapar:

"Moleküler düzeyde, her canlı sınıfı, özgün, farklı ve diğerleriyle bağlantısızdır. Dolayısıyla moleküller, aynı fosiller gibi, evrimci biyoloji tarafından uzun zamandır aranan teorik ara geçişlerin olmadığını göstermiştir... Moleküler düzeyde hiçbir organizma bir diğerinin "atası" değildir, diğerinden daha "ilkel" ya da "gelişmiş" de değildir... Eğer bu moleküler kanıtlar bundan bir asır önce var olsaydı... organik evrim düşüncesi hiçbir zaman kabul görmeyebilirdi." (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London: Burnett Books, 1985, ss. 290-91)

Milli Gazete