22 Kasım 2005 Salı

Dayanışma Müslümanların özelliğidir

Şeytanın, müminlerin arasındaki tesanüdü bozmak için en çok başvurduğu yollardan biri rekabet duygusudur. Müminler hiçbir zaman makam, mevki gibi konularda rekabet hissine kapılmaz, diğer müminleri geçmeye, kendini onlardan daha ön plana çıkarmaya çalışmazlar. Aynı şekilde kendisinden daha ön plandaki bir mümine karşı da kıskançlık hissetmezler. Allah Kur’an’da bu konuyu şu şekilde bildirmiştir:

“Yoksa onlar, Allah’ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar..?” (Nisa Suresi, 54)

Ayette bildirildiği üzere, insanlara verilmiş olan tüm nimetler Allah’tandır. Bu nedenle müminler, Kur’an ahlakına uygun olmayan kıskançlık, bencillik gibi tavırlardan uzak dururlar. Rabbimiz başka bir ayette, böyle bir tavrın müminlerin gücünü azaltacağını şu şekilde bildirmiştir:

“Allah’a ve Resulü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)

Bu nedenle bir mümin, diğer müminlerle arasında bir çekişme, rekabet ortamının kesinlikle oluşmamasına dikkat eder. Çekişme veya haset etme gibi duygulara kapılmayıp, her mümini kendisinden üstün kabul eder ve takvanın Allah Katında olduğunu bilir.

Kur’an ahlakının bir gereği olarak, insanın olabildiğince mütevazı, alçakgönüllü olması da rekabet tehlikesini ortadan kaldıran davranışlardandır. Allah’ın rızasını ve cennetini kazanmayı isteyen bir insan, mümin kardeşinin nefsini kendi nefsinin üstünde tutmalı, her durumda fedakar davranmalı ve bunu da zevk alarak yapmalıdır. Allah, müminler arasındaki bu dayanışmayı Kur’an’da şu şekilde bildirmektedir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin “cimri ve bencil tutkularından” korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Suresi, 9)

Ayrıca kıskançlık, rekabet, küskünlük ve kin insanlar arasında oluşacak güzel ortamın önündeki en önemli engellerdir. Küçük bir gaflet anında doğabilecek bu davranışlardan biri bile bu dayanışmaya zarar verebilir. Oysa müminler arasında herhangi bir rekabet olmaz. Çünkü herkes bir diğer mümine engel olmadan Allah rızası için dine hizmet edebilir. Kur’an ahlakının hakim olduğu bir toplulukta, rekabetin aksine; tıpkı bir vücutta her bir uzvun diğerinin yardımcısı ve destekçisi olduğu gibi, her mümin de diğerlerinin desteğinden güç alır, Allah yolunda birlikte çaba harcar. Böylece elde edilen başarı da bu ortak çalışmanın sonucudur, hiç kimse bunu kendi başarısıymış gibi görmez ve göstermez. Allah Kur’an’da, müminlerin diğer müminlerle olan kardeşliklerinin artması için yaptıkları bir duayı şu şekilde bildirmektedir:

Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: “Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin.” (Haşr Suresi, 10)

Müminler arasında oluşturulacak beraberlik ve dayanışma, Kur’an ahlakınn hakim olması için gösterilen çabaya büyük destek sağlar. Ayrıca aksi davranışların tümü; yani kibir, kıskançlık, kötü söz söyleme, çekişme müminlerin değil, din ahlakından uzak yaşayan kimselerin özelliğidir ve kesinlikle Kur’an ahlakına uygun değildir.

Sonuç olarak unutulmamalıdır ki; müminler Kur’an ahlakının gereği olarak, diğer müminlere karşı son derece merhametli, alçakgönüllü, fedakar ve affedici olmakla yükümlüdürler.