8 Kasım 2005 Salı

Daima olumlu düşünmek ve ümitvar olmak

Karamsar olan insanlar genellikle yalnız başlarına, bunalımlı, neşesiz ve mutsuz yaşarlar. Sıkça hastalanır, bitkin görünür ve halsizlikten şikayet ederler. Halbuki olumsuzluk insanın kendi nefsine eziyet etmesinden başka bir şey değildir. Gerçekte, hayatın hiçbir anında ya da hiçbir olayda olumsuzluk yoktur. Çünkü Allah herşeyi hayırlı, güzel ve hikmetli olarak yaratır. Olumsuz gibi gözüken olayların ardında hep bir güzellik saklıdır. Bu nedenle karamsarlığa kapılmak son derece yanlış ve İslam ahlakına uygun olmayan bir tavırdır.

Kur’an ayetlerine bakıldığında Allah’ın bizleri sürekli olumlu düşünmeye ve olumlu hareket etmeye yönlendirdiğini görürüz. Bu ayetleri okumak müminlerin ruhunda şevk, neşe ve canlılık meydana getirir. Ayetlerde bildirilen “Üzülmeyin, gevşemeyin, korkmayın, ümitsizliğe kapılmayın, müjdeleşin, tevbe edin, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin...” gibi ifadeler Müslümanlar için bir şevk ve neşe vesilesidir. Allah Kur’an’da insanları sevince, neşeye, ümitvar olmaya, güçlü ve şahsiyetli olmaya teşvik etmektedir. Bu nedenle bir müminin ruh halinde hiçbir zaman olumsuzluk veya karamsarlık olmaz.

Kur’an ayetlerindeki bu müjde verici üslup, her Müslüman için örnektir. Müslümanların da Kur’an’ın bu üslubuna uygun konuşması, yazması veya düşünmesi gerekir. Allah’ın makbul gördüğü düşünme ve düşündüklerini dile getirme şekli budur. Bu nedenle öncelikli olarak dikkat edilmesi gereken husus, hiçbir konuda çözümsüzlüğe sürüklenmemek ve herşeyin kolay bir çözümü olduğunu bilmektir. Allah herşeyi çözümüyle birlikte bize sunmuştur. Olaylara çözüm getirmek, insanların yaşantılarını kolaylaştırmak ve hiçbir konuyu zora sokmamak, bir mümin özelliğidir.

Kur’an’a bakıldığında çözümcü olmanın nasıl olması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin Allah ayetlerde orucu bir ibadet olarak tüm iman edenlere farz kılmıştır. Ancak hastalar ve tutamayacak durumda olanlar bu farziyetten sorumlu tutulmamıştır. Ya da Allah kör, topal ya da hasta olanların sorumluluklarını diğer sağlıklı müminlere oranla kolaylaştırmıştır. Allah savaş zamanlarında tehlike anlarında namazın kısaltılabileceğini bildirmiştir. Firavun gibi tehlikeli insanların karşısında ölüm tehdidi altında imanı gizleme izni vermiştir. İman edenlere, yaşadıkları yerlerde zor bir durumda kaldıkları takdirde, başka ülkelere hicret etme izni vermiştir.

Görüldüğü gibi tüm bunlar Allah’ın insanlara zor duruma düştükleri anlarda getirdiği kolaylıklar ve çözümlerdir. Hayatta çözümü olmayan hiçbir sorun yoktur. Allah her zorluğu bir kolaylıkla ve her sorunu çözümüyle birlikte yaratmıştır. Bu nedenle Müslümanların kullandıkları üslupta kolaylaştırıcı, olumlu ve çözümcü olmaya mutlaka dikkat etmeleri gerekir. “Geleceğimiz karanlık gözüküyor, yapacak bir şey kalmamış gibi, her geçen gün daha kötü duruma düşüyoruz, sürekli eziliyoruz, artık gücümüz kalmadı, yapacak bir şey kalmadı” gibi olumsuz ifadeler, Kur’an üslubuna uygun değildir ve hiçbir şekilde mümine yakışmaz. Elbette dinsizliğin getirdiği sorunları veya dünya üzerinde meydana getirdiği tahribatları dile getirmek doğrudur. Ancak varolan sorunları dile getirirken mutlaka bunları çözümünün ne olduğunu ve nasıl uygulanması gerektiğini de beraberinde belirtmek gerekir. İnsanlar ancak bu şekilde doğru yolu görebilir ve şevkle, heyecanla doğruya yönelebilirler.

Halis iman sahipleri için gelecek her zaman aydınlıktır. Çünkü Allah iman edenleri zaferle, fetihle, mutlak bir galibiyetle müjdelemektedir. İman edenler her ne kadar zor dönemlerden geçerlerse geçsinler, dünya, sonu “İslam ahlakının hakimiyeti” olan bir kaderle yaratılmıştır. Bu gerçeği bilmek ve Allah’a güvenmek, Allah’ın vaadinin hak olduğuna iman etmek, insanı karamsarlıktan ve her türlü olumsuzluktan uzak tutar.