Yakın zamanda İsveç’te yapılan bir araştırmada her 7
kişiden birinin hiç dostu olmadığı, yüzde 63’ünün yalnız başına öldüğü ortaya
çıktı. Bu haberi okuyunca hemen aklıma insanların sevgiden neden vazgeçtiği
sorusu geldi. Yalnızlık duygusu, güveneceği bir dostunun olmaması, yardımlaşma/paylaşmanın
yaşanmaması, bir insan için çok kötü ve acı verici bir durum... Lütfen sevmekten,
sevilmekten vazgeçmeyelim...
Bu aslında sadece İsveç için geçerli
değil, tüm dünyanın problemi. Herkes günümüzde, eski dostlukların, menfaatsiz
sevgilerin yaşanmadığından, geleni gideni/arayanı soranı olmadığından şikayetçi.
Eskiden medyada sadece batı ülkeleri için yalnız başına ölüm haberlerini
okurken, artık ülkemizde de yalnız ölen bir çok kişinin vefat haberi ancak
haftalar sonra ortaya çıkıyor.
Şu an dünyada yaşanan tüm sorunlara bakın, en önemli
sebep insanların sevgiden vazgeçip nefreti tercih etmeleri. Nefreti seçen
çoğunluğun yaşadığı sevgisizlik, insanlara öldürmeyi, yakıp yıkmayı,
anarşiyi/terörü makul gösteriyor.
Halbuki sevgi, çok güzel ve haz yaşatan,
eğlenceli bir duygu. Sevginin tadını alan onu asla bir daha bırakmak istemez. Ne
kadar çok seveni ve dostu olursa o kadar mutlu olur. Eskiden her evde
dedeler/torunlar büyükanneler/ büyükbabalar,
amcalar/teyzeler, halalar/dayılar hepsi beraber neşe içinde yaşarlarken, şu an
insanlar birbirleriyle görüşmeyi istemiyorlar. Gençler bir an önce ailelerinden
ayrılıp yalnız yaşama ideali içindeler. Yalnızlığa birde sevgisizlik eklenince bu şekilde fıtratlarını bozuyorlar.
Halbuki sevgi Allah’ın ruhunu taşıyan insanın adeta
gıdası gibidir. İslam’a uygun hayat süren bir Müslüman her zaman sevgiyi ve
muhabbeti aradığı için maddi manevi hep güzele gider. İmanlı olduğu için böyle kişilerin
hücreleri bayram eder, huyları güzelleşir, yüzleri güzelleşir, üzerlerine
gençlik, dinçlik ve dirilik gelir.
Ama şunu da unutmamak gerekir. Sevgi
durduk yerde gelişmez, onu oluşturmak için düşünmek/tasarlamak, ayakta tutmak
için irade göstermek ve gayret etmek gerekir.
Sevgisizlik deccaliyetin insanlara
getirdiği en büyük belalardan biridir. Okullarda Darwinist ve Materyalist
zihniyetle yetiştirilen insanlar bir süre sonra sevgisiz, sadece biyolojik
olarak hayatta kalabilme savaşı veren varlıklara dönüşüyorlar.
Bu nedenle dünyadaki sorunların çözümü için sevgi
eğitimi verilmesi şarttır. İnsanlara yapılan negatif telkin ve yanlış inançlar
nefretin temel nedeni oluyor. Şahıslar, Anti-Darwinist, Anti-Maretyalist eğitim
almalı, bu tehlikeye karşı uyandırılmalıdır. İnsanlar, tesadüfen var
olmadıkları ve uyguladıkları her fiilden sorumlu olacakları yönünde
bilinçlendirilmelidirler. Bu
konuda aileler başta olmak üzere, eğitmenlere, gazetecilere, köşe yazarları ve
televizyonculara önemli sorumluluklar düşmektedir. Modern ve inançlı bir nesil
yetiştirilmesi hem toplumların hem de tüm dünyanın refahı
için mutlaka gereklidir.