Bir yandan Batı’daki bazı medya organları “İslam dünyası için kanlı Ramazan” başlıklı yazılarıyla felaket haberciliğine soyunurken, batılı siyasetçilerin
bazılarının da her Ramazan olduğu gibi bu yılda “tarafların Ramazan ayı boyunca silahlarını
bırakmalarını” istemelerini son derece samimiyetsiz buluyorum: Tüm bu konuşmalar yapılırken bir yandan da Ortadoğu’ya savaş malzemeleri yığmaları, sahne önünde ayrı, arkasında farklı dilden konuştuklarının en
güzel delili değil midir?
Silahlar sadece Ramazan ayında mı bırakılmalı ?
Elbette ki İslam alemindeki mevcut olan başsızlık, aciz üsluplar, mezhep
çatışmaları, bağnaz uygulamalardan oluşan negatif imaj, kargaşa, iç karışıklıklar,
provokatif başlıkları atmaya can atan batılı kaynakların ekmeğine adeta yağ
sürüyor. Neden sadece Ramazan ayı zarfında silahlar bırakılsın, diğer kalan 11
ayda katledilen insanlar, “insan” değil mi ? Yıkılan evler, yok edilen
şehirler, dağıtılan aileler, kişileri aynı şiddette mağdur ve mutsuz etmiyor
mu? Artık iç
çatışmalar hiç olmasın, namlular çocuklara, kadınlara, hiçbir şeyden haberi
olmayan masum insanlara çevrilmesin, savaşlar hiç yaşanmasın, artık kan
dökülmesin... Asıl istenmesi gereken bu olmalı değil midir?
Demokrasi katili
darbeler olmasın
Yine bazı batılı yöneticiler bize özgürlüğün, saygınlığın ve imkanların
insanlık için inkar edilemez haklar olduğunu hatırlatıyor. “Tüm insanların
kendi geleceklerini kendilerinin belirleyeceği ve inançlarını özgürce
yaşayacağı bir dünyayı kurmak için çalışanların yanındayız.” derken bir yandan da
Mısır’daki darbenin “darbe” olduğunu bile ağızlarına alamamalarını, darbeyi son
derece sempatik göstermelerini, kısacası bu konuşmalarının ardında yatan asıl gerçeklerin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Zira darbeye hiç bir ülkenin destek olmaması gerekir, adı konulmamış olması darbeyi
asla mazur göstermemelidir. İktidarda kim olursa olsun her darbe gayrimeşrudur, hangi
ülkede, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın kabul edilemez, darbe demokrasinin
katilidir, adı ne olursa olsun tüm darbelere karşı olmayız.
Temenniler
sözde kalmasın silahlar hiç kullanılmasın
Batı’daki egemen güçlerin darbelere karşıyız diyerek gerçekten
el altından destek vermelerini, uygulanan politikaları ve oyun içinde oynanan oyunları artık rahatlıkla
görüp teşhis edebiliyoruz, bunu özellikle belirtmekte fayda görüyorum. Çünkü burada kast edilen ideale ve etiğe göre değil de, menfaatlerini esas alan batılı kaynakların,
yöneticilerin ve küresel güçlerin samimiyetsizliğidir. Oysa sadece ABD bile tek
başına gerçekten barış istese Mısır’da bu kadar kolay bir darbe yapılabilir miydi? Önemli olan sarf edilen sözlerin ardındaki gerçek
niyettir, toplumlara verilen mesajla pratikteki uygulananın aynı paralelde yürürlüğe
konulup konulmadığıdır.
Eğer teoride söylediğiniz güzellikleri reel hayata geçirmiyorsanız bunu
insanlar bir süre sonra rahatlıkla görüp teşhis edebilirler, aksini iddia etmek,
çeşitli tevillerle gerçeği ters yüz etmek, insanların aklı ve zekası ile alay
etmek olur. Çözüme dair düşünce ve duygularını belirtebilirler, güzel bir şey
ama artık köprünün altından artık çok sular aktı, internet ve bilişim
teknolojisi dünyayı adeta küresel bir köy haline getirdi. Artık karşılarında oyun
içindeki oyunları tüm çıplaklığıyla görebilen insanlar var. Talebimiz çok
sade ve kolay: barış ve kardeşlik, huzur dolu bir dünya... Darbe değil demokrasi,
kışkırtıcı sözler değil, yatıştırıcı, barışçıl, sevgi dolu sözler kullanılsın
istiyoruz. Temenniler sözde kalmasın, silahlar gerçekten bırakılsın diyoruz. Sadece
Ramazan ayında değil, “hiç ama hiç” kullanılmasın, tüm savaş malzemelerinin
üretimi durdurulsun, hatta mümkünse silahlar eritilsin, yok edilsin, sadece ülke
ekonomisinde kullanılsın istiyoruz.