24 Temmuz 2013 Çarşamba

Batı’nın “Ramazan temennileri”

Bir yandan Batı’daki bazı medya organları “İslam dünyası için kanlı Ramazan” başlıklı yazılarıyla felaket haberciliğine soyunurken, batılı siyasetçilerin bazılarının da her Ramazan olduğu gibi bu yılda tarafların Ramazan ayı boyunca silahlarını bırakmalarını” istemelerini son derece samimiyetsiz buluyorum: Tüm bu konuşmalar yapılırken bir yandan da Ortadoğu’ya savaş malzemeleri yığmaları, sahne önünde ayrı,  arkasında farklı dilden konuştuklarının en güzel delili değil midir?  

Silahlar sadece Ramazan ayında mı bırakılmalı ? 

Elbette ki İslam alemindeki mevcut olan başsızlık, aciz üsluplar, mezhep çatışmaları, bağnaz uygulamalardan oluşan negatif imaj, kargaşa, iç karışıklıklar, provokatif başlıkları atmaya can atan batılı kaynakların ekmeğine adeta yağ sürüyor. Neden sadece Ramazan ayı zarfında silahlar bırakılsın, diğer kalan 11 ayda katledilen insanlar, “insan” değil mi ? Yıkılan evler, yok edilen şehirler, dağıtılan aileler, kişileri aynı şiddette mağdur ve mutsuz etmiyor mu? Artık iç çatışmalar hiç olmasın, namlular çocuklara, kadınlara, hiçbir şeyden haberi olmayan masum insanlara çevrilmesin, savaşlar hiç yaşanmasın, artık kan dökülmesin... Asıl istenmesi gereken bu olmalı değil midir?

Demokrasi katili darbeler olmasın 

Yine bazı batılı yöneticiler bize özgürlüğün, saygınlığın ve imkanların insanlık için inkar edilemez haklar olduğunu hatırlatıyor. “Tüm insanların kendi geleceklerini kendilerinin belirleyeceği ve inançlarını özgürce yaşayacağı bir dünyayı kurmak için çalışanların yanındayız.” derken bir yandan da Mısır’daki darbenin “darbe” olduğunu bile ağızlarına alamamalarını, darbeyi son derece sempatik göstermelerini, kısacası bu konuşmalarının ardında yatan asıl gerçeklerin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Zira darbeye hiç bir ülkenin destek olmaması gerekir, adı konulmamış olması darbeyi asla mazur göstermemelidir. İktidarda kim olursa olsun her darbe gayrimeşrudur, hangi ülkede, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın kabul edilemez, darbe demokrasinin katilidir, adı ne olursa olsun tüm darbelere karşı olmayız. 

Temenniler sözde kalmasın silahlar hiç kullanılmasın

Batı’daki egemen güçlerin darbelere karşıyız diyerek gerçekten el altından destek vermelerini, uygulanan politikaları ve oyun  içinde oynanan oyunları artık rahatlıkla görüp teşhis edebiliyoruz, bunu özellikle belirtmekte fayda görüyorum. Çünkü burada kast edilen ideale ve etiğe göre değil de, menfaatlerini esas alan batılı kaynakların, yöneticilerin ve küresel güçlerin samimiyetsizliğidir. Oysa sadece ABD bile tek başına gerçekten barış istese Mısır’da bu kadar kolay bir darbe yapılabilir miydi?  Önemli olan sarf edilen sözlerin ardındaki gerçek niyettir, toplumlara verilen mesajla pratikteki uygulananın aynı paralelde yürürlüğe konulup konulmadığıdır.

Eğer teoride söylediğiniz güzellikleri reel hayata geçirmiyorsanız bunu insanlar bir süre sonra rahatlıkla görüp teşhis edebilirler, aksini iddia etmek, çeşitli tevillerle gerçeği ters yüz etmek, insanların aklı ve zekası ile alay etmek olur. Çözüme dair düşünce ve duygularını belirtebilirler, güzel bir şey ama artık köprünün altından artık çok sular aktı, internet ve bilişim teknolojisi dünyayı adeta küresel bir köy haline getirdi. Artık karşılarında oyun içindeki oyunları tüm çıplaklığıyla görebilen insanlar var. Talebimiz çok sade ve kolay: barış ve kardeşlik, huzur dolu bir dünya... Darbe değil demokrasi, kışkırtıcı sözler değil, yatıştırıcı, barışçıl, sevgi dolu sözler kullanılsın istiyoruz. Temenniler sözde kalmasın, silahlar gerçekten bırakılsın diyoruz. Sadece Ramazan ayında değil, “hiç ama hiç” kullanılmasın, tüm savaş malzemelerinin üretimi durdurulsun, hatta mümkünse silahlar eritilsin, yok edilsin, sadece ülke ekonomisinde kullanılsın istiyoruz.