10 Nisan 2013 Çarşamba

Ötenazi: Cinayetin başka bir adı

Anne olsun baba olsun, çocuk, eş, akraba veya yakını olsun hangi vicdan sahibi kişi sevdiğinin ölümüne karar verebilir, fişini çekme kararı alabilir?

Ötenazi kelimesini herkes bilir, ama bilmeyenler için bir kez daha tanımlayayım: İyileşmesi mümkün olmayan ya da ölümcül bir hastalığın verdiği acılardan kurtulması için kişinin veya yakınlarının isteği üzerine yaşamına son vermeye yönelik yapılan işlemlerin tamamına ötenazi deniyor. Türkiye’de ötenazi yasak, hatta bir doktor böyle bir karar verirse Türkiye sınırları içinde ömür boyu hapse mahkum ediliyor. Fakat bazı sitelerde Türkiye’de pasif ötenazi adı altında, “üstü örtülü” bir şekilde gizli ötenazi yapıldığı ve bunun yaygın olarak uygulandığı iddia ediliyor.

Avrupa’da bu uygulama ilk Hollanda’da başlatıldı. Daha sonra Belçika’da yasallaştırıldı. Bu uygulamanın Fransa’da ve Avusturalya’da da yasallaştırılmasını isteyen dernekler mevcut. Amerika’nın Oregon eyaletinde de ötenazi yasal. Burada ilginç ve ürkütücü olan gelişme ötenaziye ilginin yüksek olduğunun belirtilmesi. Yurt dışında bazı insanlar komada olmamalarına hatta, ölümcül bir rahatsızlıklarının bulunmamasına rağmen kendi talepleriyle ötenazi isteyebiliyorlar. Şimdi vereceğim istatistiki bilgiler toplumsal çöküşün bu yönünün anlaşılması açısından önemli.

Hastalara ötenazi imkanı sunan bir kliniğe 1 yıllık süre zarfında toplam 714 kişinin başvurduğu, bunlardan 104'üne ötenazi uygulandığı belirtiliyor. Klinik tarafından yapılan açıklamada, ayda ortalama 60 kişinin başvuruda bulunduğu, sıra bekleyenlerin sayısının ise 187 olduğu kaydedildi. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanların ilgi gösterdiği kliniğe başvuranların büyük kısmı bedensel engelli olanlar ve psikolojik rahatsızlıkları bulunanlardan oluşuyor. 2002 yılında ötenazi yasasının kabul edildiği Hollanda'da yılda 10 binden fazla kişinin gönüllü bir şekilde hayatına son vermek isteğiyle doktorlara başvuruda bulunduğu belirtiliyor.

Bu istatistikler benim aklıma 2008 yılında, İngiltere’de yasak olduğu için İsviçre’de bir ötenazi kliniğinde doktor yardımıyla intihar eden bir hastanın ölürken çekilen görüntülerini getirdi. Bildiğiniz gibi bu görüntüler İngiliz televizyonunda belgesel olarak yayınlanmış ve büyük tepki çekmişti. Hastanın 37 yıllık eşi, "insanların ölüm hakkında düşünmesini istedik. Kocam ölümün korkunç olmadığını göstermeyi arzuladı. Bir tabuyu yıktık" şeklinde konuşmuştu. İşte benim ifade etmek istediğim nokta da bu. Buradaki mantık çok tehlikeli.

Bir insan sevdiğinin fişinin çekilmesine onay verebilir mi? İnsan sevdiğine kıyar mı? “Sevgi” adına birinin ölümüne izin vermek gerçek sevgi midir? Bu ahlaken, vicdanen ve herşeyden önemlisi dinen uygun değildir. İnanan her insanın bir konuda karar vereceği zaman Kuran-ı Kerim’i ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetini rehber edinmesi gerekir. Rabbimiz Maide Suresi’nin 32. ayetinde şöyle bildiriyor:

“Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur...”

Ayette de bildirdiği gibi Allah bir insanı öldürmeyi haram kılmıştır. Canı veren Allah’tır, yine ancak Allah alabilir. Ötenazi demek cinayet demektir. Bir insanı öldürmek demektir. İnsan kendi bedenini de sahiplenemez. Bedenimiz bize emanettir, bedenimizin gerçek sahibi Allah’tır. Ötenaziyi kim yaparsa yapsın ya da ne sebeple olursa olsun ötenazi cinayettir. Hiç bir doktorun, hiç bir aile üyesinin ya da akrabanın, hatta o kişinin kendisinin bile ölüm kararı almaya yetkisi yoktur.

Bazı ülkelerde ötenazi uygulaması “modernliğin son sınırı” gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ancak cinayetin moderni olmaz. Cana kast etmek haramdır. Ciddi bir hastalık geçirmek ya da engelli olmak da intihar için, kendi ölümüne karar vermek için asla bir bahane olamaz. Hastalığı ve şifayı veren Allah’tır. Dünyaya imtihan olmaya geldik. Allah hastalığı da mutlaka bir hikmet doğrultusunda veriyor. Sevgili Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de belirttiği gibi “hastalık dert değil bir nevi dermandır.” Allah isterse insana, ölmek üzereyken ömür verir, tekrar canlandırır ve insan hayat bulur. Hiçbir sebep insanı cinayet işlemeye itemez. Kişi hastalığı ne olursa olsun Allah’a tevekkül etmeli ve sabırlı olmalıdır. Hasta yakınları da bir kişinin ölümüne karar veremezler. Onlar, o kişinin canı alınana kadar sabırla iyileşmesi için hastaya bakmakla yükümlüdürler. Allah’ın adetullahı gereği, hastalığın iyileşmesi için bütün sebeplere sarılıp, gereken her tedbiri alıp sonra da tevekkül etmelidirler.

Bu tür zalimane uygulamaların temelindeki neden inançsızlık ve sevgisizliktir. İman zafiyeti içinde olan, dini konularda bilgisi eksik ya da tamamen inançsız olan kişiler ölümle birlikte yok olacaklarını düşünüyorlar. Genellikle böyle insanlar bir süre sonra bir cinnet hali içine giriyor, bunalıyor ve ölmek istiyorlar.

Toplum genelinde bu gibi sorunlara karşı acilen önlem alınması şarttır. Allah sevgisinin, Allah korkusunun anlatılması, dünyanın amaçsız boş bir yer olmadığı, insanın dünyada imtihan edildiği, sonsuz ahiret hayatına hazırlık yaptığı, Allah’ın insan için güzellikler hazırladığı, her türlü eksiklikte de hayırlar bulunduğu anlatılmalıdır. Her ne olursa olsun toplumsal tüm sorunların tek çözümü insanların din ahlakını yaşamasıdır.