6 Ekim 2009 Salı

Doğu Türkistan Halkı İçin Yerine Getirilmesi Gereken Görev

Gülay Pınarbaşı
16 yüzyıl ile 17. yüzyıl arasında 25 milyon Afrikalı köleleştirilmek üzere Batı medeniyeti tarafından topraklarından koparıldı. Bu insanların 8 milyonu yapılan yolculuklar sırasında havasızlık, açlık, hastalık gibi kötü yaşam koşullarından öldü. Amerika kıtasına Avrupalıların ayak basmalarından sonra yerliler sistemli biçimde katledildi ve 80 (bazı kaynaklara göre 90) milyon Kızılderili öldürüldü. 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atıldığı an 1 km’lik alan içinde yaşayan 80 bin insan anında öldü. Daha sonra ölü sayısı 250 bine yükseldi. 1954 yılında başlayan ve sekiz yıl devam eden Cezayir Bağımsızlık Savaşında 2.5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti. 1955’te Endonezya, Laos, Kamboçya gibi yerlerde bölge halkını yok etmeye yönelik, siyasi oyunlarla operasyonlar düzenlendi. 1950-59 yılları arasında 60 bin insan Batista birliklerince yine katledildi. 1975 Vietnam savaşının ardından ülkede 4 milyonu sivil olmak üzere 5 milyon ölü, 80 bin sakat, on binlerce tecavüz olayı tarihe geçti. 1970-75’te Kamboçya ve Laos’ta bir milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan insanlık dramı yaşandı. 1983 yılında Lübnan’da ve Grenada’da yine politik oyunlar neticesinde binlerce kişi öldü. 1989’da gerçekleşen Panama Çıkartmasında beş bin Panamalı öldü. 1991 yılında Irak işgal edildi ve bu bölgede akan kan hala durmadı. Irak’ta bugün 5 milyon yetim 1 milyon dul bulunmaktadır. 4 milyon insan açlık sınırının altında yaşamakta, 8 milyon insan da acil yardıma muhtaç durumdadır. Peki bunca fakirliğin yaşandığı Irak topraklarının değeri nedir? Irak’ın 115 milyar varillik yani trilyonlarca dolarlık petrol rezervi olduğundan bahsedilmektedir.
Tarih boyunca insanlık birçok savaş yaşamıştır. Ancak özellikle sosyal darwinist görüşlerin güçlendiği döneme kadar bu savaşlar genellikle ülkelerin orduları arasında gerçekleşiyordu, sivil halk doğrudan hedef alınmıyordu. Sosyal darwinizm ırklar arası çatışmanın milletlerin ilerlemesini sağlayacağı aldatmacası ile savaşlara zemin hazırlamıştır. Bu sapkın fikir ile savaş, zayıfların elenmesi, güçlülerin hayatta kalması, insan ırkının gelişebilmesi, ağırlık ve yük olarak görülen insanların yok edilmesi için sözde “en uygun yol” olarak görülmüştür. Bu nedenle sosyal darwinist amaçlarla yapılan savaşlarının asıl hedefi sivil halk olmuştur.
Savaşın "düzenleyici bir unsur" olduğunu öne sürmek ne akıl ve mantıkla ne de bilimsel verilerle açıklanabilir bir durum değildir. Savaş büyük can ve mal kayıplarına sebep olan, toplumların geleceği üzerinde telafi edilmesi zor tahriplere neden olan yıkıcı bir güçtür. Darwinistler insanın savaştıkça enerji ve canlılık kazanacağı yalanını uydurmuşlardır. Oysa Allah insanları, barışta huzur bulacak bir yapıda yaratmıştır. Kaos ve çatışma insanın ruhunda büyük gerilim ve tedirginliklere neden olur. İnsanın sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan en hızlı ilerleyişi huzur ve güvenliğin hakim olduğu ortamlarda mümkündür. Savaş ve çatışma ise yalnızca yıkım ve kayıp getirir.

Bugün dünyada baskı ve zulüm gören toplulukların tarihine baktığımız zaman neredeyse yüz yıldan beri üzerlerindeki baskının hiç kalkmamış olduğunu görüyoruz. Doğu Türkistan halkı ise bu konudaki nadir istisnalardan. Çünkü bu halk iki yüz yıldır işgal altında ve zulüm görüyor. Diledikleri kadar çocuk sahip olmaları bile kanunen yasaklanmış olan bu halka yapılanlara yıllardır dünya şahit. Ancak Doğu Türkistan’da uygulanan soykırım neredeyse sıradanlaştırılmaya çalışılıyor. Yapılan katliamların insanları uyarma işlevi adeta ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Evrim teorisini bir bilim gibi sunarak insanı hayvan ile eşit göstermek isteyen zihniyet bugün dünyada yaşanan katliamlardan mesuldür. Sosyal darwinistlerin dünyaya hakim kılmak istedikleleri düşüncelere karşı çıkarak fikri mücadele yürütmek her Müslüman’ın görevidir.