29 Eylül 2009 Salı

Dindar Olmak İnsana Daimi Dinçlik, Güç ve Enerji Verir

Gülay Pınarbaşı
Küçük yaşlarda pek çok ideali olan bazı insanlar, büyüyüp olgunluk yaşına geldiklerinde artık belli hedeflere ulaşmış, okul bitirip bir meslek edinmiş, evlenip çocuk sahibi olmuş, başka beklentileri, arzuları ve hedefleri kalmamış, şevk ve heyecanlarını kaybetmişlerdir. Artık herkes içinde bulunduğu şartlara ve kültüre göre vakit geçirmekte; kimi kafelerde oturarak, kimi sahilde, çarşılarda, parklarda dolaşarak, kimi ise evinde uyuyarak, televizyon seyrederek vakit öldürmektedir. Her gün bir önceki günün aynısı olmakta, böylece bu insanların hepsi birer birer ölümü bekler hale gelmektedirler.
Böyle bir kişi, sabah gözlerini açtığı zaman, bugünün de diğer günlerden bir farkı olmadığını düşünür. Ne var ki beklendiği gibi bundan şikayetçi de değildir. Çünkü onun yaşadığı her günün hedefi, sadece ölmeden 'ertesi güne geçebilmek'tir. Bu ruh hali, söz konusu insanların ruhen ve fiziken hızlı bir şekilde çökmelerine sebep olur. 55-60 yaşlarında emekli olmuş bir insan aslında çok yaşlı sayılmaz. Fakat iyi ve güzel olan herşey için "geçti artık" şeklinde ifade ettikleri bakış açıları, onların kendilerini çok daha yaşlı hissetmelerine ve öyle de görünmelerine sebep olmaktadır. Oysa aynı yaşta fakat tam tersi bir bakış açısına sahip olan, içindeki şevki ve heyecanı hiç kaybetmeyen, çalışkan insanlar yaşıtlarına kıyasla çok daha dinç, enerjik ve neşeli olabilirler. Nitekim Kuran ayetlerinde de sürekli çalışmanın, hatta hiç boş kalmamanın faydalarına yönelik işaretler vardır. Allah İnşirah Suresi'nde yer alan ayetlerde şöyle buyurmaktadır:
Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 7-8)
Bazı insanların hayattan tek beklentilerinin sadece yaşamak olduğu düşüncesi, sadece yaşlılarda ya da emeklilerde değil, toplumun her kesiminde, her yaş grubunda görülebilmektedir. İş hayatında belli bir kariyer yapmış, daha fazla yükselme beklentisi içinde olmayan, evlenip çocuk sahibi olmuş bazı kişilerde de bu bakış açısı kısmen vardır. Sabah işe gidip akşam dönmek, televizyon programlarını seyretmek ve yemek yiyip, yatmaktan başka yapacak bir işleri ya da hedefleri olmayan insanlarda da tek amaç, kimi bazı yaşlılarda olduğu gibi 'o günü atlatmak'tır.
Bu tip kişilerin yaşamlarında kolay kolay bir değişiklik ya da yenilik oluşmaz. Kendilerini geliştirmek, çevrelerine faydalı olmak gibi güzel ve asil düşüncelere asla sahip olamazlar. Çünkü bu tavır ve düşünceler hayatlarında değişikliklerin meydana gelmesine, düzenlerinin bozulmasına sebep olacaktır. Bu ise onların işlerine gelmeyen bir durumdur. Onlar, kimse kendilerine dokunmadan, kurmuş oldukları basit, monoton düzenleri, küçük dünyaları içerisinde yaşamak isterler.
Din ahlakından uzak yaşayan insanların bazılarının, hiçbir hedefleri olmaksızın günlerini geçirebildiklerini, adeta ölümü beklediklerini görebiliriz. Bu kişiler hayatlarının amacını vicdanlarında sorgulamayan, ahirete imanları zayıf olan, din ahlakından uzak yaşayan kimselerdir. Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak, O'nun razı olacağı salih amellerde bulunmak, güzel ahlaklı, vicdanlı insanlarla hayırlarda yarışıp öne geçmek gibi hedefleri olmadığı için bu noktaya gelmiş, kendilerine olabilecek en alçaltıcı ve basit ideallerden birini edinmişlerdir. İçine düştükleri manevi boşlukta dünyevi ideallerini de bir kenara bırakıp, tüm istek ve arzularından, gösterdikleri çabadan, çalışmaktan, üretmekten dahası düşünmekten bile vazgeçmişlerdir. Artık sadece yaşamlarını sürdürecek kadar bir faaliyet içindedirler.
Bu insanların tamamı dünya ile bağlantısını koparmış kişiler değildir. Her gün işine gidip gelen bir kişi de benzer bir boşluk ve monotonluk içinde sadece o günü geçirmeyi hedefleyebilir. Çalışan, çalışmayan, genç, yaşlı, fakir, zengin, kadın, erkek ayrımı olmaksızın, yaratılış amacından uzak olan kimi insanlar kendilerine sadece yaşamayı ideal edinmişler, Allah’a kulluk görevini yerine getirmenin verdiği heyecan ve dinçliği kaybetmişlerdir.