15 Nisan 2008 Salı

Tonlarca ağırlıkta yağmur yüklü bulutlar

Kümülonimbüs türü fırtına bulutunda, 300.000 ton ağırlığa ulaşan miktarlarda su toplanmaktadır. Gökyüzünde hiçbir dayanak olmadan 300.000 tonluk bir kütlenin durabileceği bir düzenin kurulmuş olması kuşkusuz hayranlık uyandıran bir durumdur. Kuran ayetlerinde bulutların ağırlığına şu şekilde dikkat çekilmektedir:
Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O'dur. Bunlar ağırca bulutları kaldırıp yüklendiğinde, onları (kuraklıktan) ölmüş bir şehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiririz de böylelikle bütün ürünlerden çıkarırız. (Araf Suresi, 57)
O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır. (Rad Suresi, 12)

Tonlarca ağırlıkta bulutları yaratan ve onlardan yağmuru indiren Allah’tır. Yağmur, rüzgarın aşılama özelliği sonucunda yeryüzüne düşmektedir. Bir Kuran ayetinde bu konuya şöyle dikkat çekilmektedir:
Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık... (Hicr Suresi, 22)

Ayette, yağmur oluşumundaki ilk aşamanın rüzgarlar olduğuna dikkat çekilmektedir. Oysa 20. yüzyılın başlarına kadar, rüzgarla yağmurun yağması arasındaki tek ilişki rüzgarın bulutları sürüklemesi olarak biliniyordu. Modern meteorolojik bulgular ise rüzgarların yağmurun oluşumunda "aşılayıcı" rol oynadıklarını gösterdi.

Rüzgarların bu aşılama özelliği daha önce de değindiğimiz gibi şöyle gerçekleşir: Okyanusların ve denizlerin yüzeyinde, köpüklenme nedeniyle her an sayısız hava kabarcığı oluşmaktadır. Bu kabarcıklar patladıkları anda, milimetrenin 100'de biri çapındaki binlerce parçacığı havaya fırlatırlar. "Aerosol" adı verilen bu parçacıklar, rüzgarlar sayesinde karalardan gelen tozlarla karışarak atmosferin üst katmanlarına taşınır. Rüzgarların bu şekilde yükseklere taşıdığı parçacıklar, burada su buharı ile temas eder. Su buharı da bu parçacıkların etrafına toplanarak yoğunlaşır ve su damlacıklarına dönüşür. Bu su damlacıkları önce biraraya gelerek bulutları oluşturur, bir süre sonra da yağmur olarak yeryüzüne iner. Görüldüğü gibi rüzgarlar, havada serbest halde bulunan su buharını denizlerden taşıdıkları parçacıklarla "aşılamakta" ve böylece yağmur bulutlarının oluşumunu sağlamaktadır.

Bulut tipleri üzerinde araştırma yapan bilim adamları yağmurun oluşumu ile ilgili şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşmışlardır. Yağmur bulutları belirli bir sistem ve aşamalar dahilinde oluşmakta ve şekillenmektedir. Yağmur bulutlarından biri olan kümülonimbüs türü bulutların oluşum aşamaları bilimsel olarak şöyledir:

1. AŞAMA, Sürülme: Bulutlar rüzgarlar tarafından bulundukları yerden itilir yani sürülürler.

2. AŞAMA, Birleşme: Rüzgar tarafından itilen bu küçük boyuttaki bulutlar (kümülonimbüs) sürüklendikleri yerde birleşip yeni büyük bulutları oluştururlar.

3. AŞAMA, Yığılma: Küçük bulutlar birleştikten sonra büyük bulutun içindeki yukarı doğru çekiş
kuvveti artar. Bulutun merkezindeki yukarı çekiş kuvveti kenarlardaki çekişten daha güçlüdür.

Bu yukarı çekişler bulutun gövdesinin dikey olarak büyümesine neden olur. Böylece bulutlar yukarıya doğru genişleyerek üst üste yığılmış olur. Bu, dikey olarak büyümüş bulutun gövdesinin atmosferin daha serin yerlerine doğru uzamasına sebep olur. İşte bu noktada atmosferin serin bölgelerinde bulutta su ve dolu damlaları büyümeye başlar.

Bu aşamaların sonucunda, su ve dolu damlaları -yukarı çekiş gücünün onları destekleyemeyeceği kadar- ağırlaştıkları zaman da bulutlardan yağmur, dolu vs. şeklinde düşmeye başlarlar.

Yağmur bulutları, Allah’ın gücünün tecellilerinden yalnızca birisidir. Allah yeryüzünü insanlara imtihan yeri olarak yaratmıştır. İçerisinde insanların Rabbimizin gücünü takdir edebilecekleri sayısız varlık ve olay yaratmıştır. Azametli ve büyük olan her şey insanda hayranlık uyandırır. Yeryüzünün en yüksek binasını veya yine yeryüzünün en büyük barajını gören bir kişi, karşısında durduğu muazzam yapıların mimarına doğal olarak saygı duyar. Başımızın üzerinde 300.000 tonluk yağmur bulutlarında görülen ihtişam ise yeryüzündeki hiçbir yapıyla mukayese edilemez.

Güç sahibi olan Allah’ın yüceliğini kavramak insanın ne kadar zayıf, güçsüz ve aciz olduğunu anlamasını sağlar. Çünkü insanın nefsi şeytanın etkisi ile büyüklenmeye çok yatkındır. Ağır bir nesneyi kaldırabiliyor veya hızlı koşabiliyor olmaktan, yabancı bir lisan bilmekten, matematik problemi çözebilmekten, hatta güzel yemek yapabiliyor olmaktan bile büyüklenebilir. Yeryüzünde bugüne kadar yaşamış, şu an yaşamakta olan ve yaşayacak olan deha sayılan insanların tümü bir araya gelseler bu topluluğun sahip olduğu bilgi Allah’ın ilminin yanında çok küçük kalır. Allah’ın ilminin sonu yoktur. Yeryüzündeki tüm ağaçlar kalem, tüm denizler mürekkep olsa yine de Allah’ın ilmini yazmaya yetişmez. Sonunda ağaçlar ve denizler tükenir. (Kehf Suresi, 109)

Hayatı boyunca her gün bulutları gören, ancak bir kere bile Allah’ı düşünmeyen bir insan körlüğün en şiddetli noktasında bulunmaktadır. Gözü ve kalbi körelmiş olarak yaşayan bu insanların gerçek durumunu Rabbimiz bizlere bildirmiştir;
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Tevbe Suresi, 179)

Milli Gazete