6 Mart 2007 Salı

Birbiriyle uyum içinde yaratılmış olan canlılık

Yeryüzündeki tüm varlıkların birbirleriyle uyum içerisinde olmaları, tek yaratıcı güç olan Allah’ın varlığının delillerindendir. Allah yarattığı tüm varlıkları, birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılı bir alem içerisinde kılmıştır. Varlık aleminin sayıca çokluğu düşünülürse, yaşanan uyumun ne kadar büyük olduğu anlaşılabilir.

Gezegenimizde şu ana kadar 1.5 milyon canlı türü tespit edilmiştir ve bilim adamları bu miktarın 100 milyona kadar çıkabileceğini belirtmektedirler. Her geçen gün okyanus derinliklerinde veya volkan kenarlarında yeni canlı türleri bulunmaktadır. Var olan canlı türlerinin isim ve bilgi listesi dahi henüz yapılamamıştır. Çünkü böyle bir katalog 60 metrelik bir kütüphane rafını dolduracaktır. Ve bu bilgiler sadece kabaca tanımlama bilgileri olacaktır, öyle ki canlıların DNA dizilimlerini yazmak için yeryüzündeki sayfa miktarı yetmeyecektir. Bilim adamları canlılık hakkında toplanan trilyonlarca bilginin yalnızca okyanusdaki tek bir damla kadar olduğunu söylemektedirler. Yine Allah’ın yaratmasındaki bollukla ilgili olarak doğada yiyecek olarak faydalandığımız bitki miktarından bahsedebiliriz. İnsanoğlu beslenmek için bugüne kadar 7.000 bitki türünden faydalanmıştır. Buna karşın yenilebilir bitki türlerinin 75.000 olduğu tahmin edilmektedir. Rabbimiz sonsuz yaratma gücü hakkında Kehf Suresinde bizlere şöyle bildirmiştir:
De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa ve yardım için bir benzerini dahi getirsek, Rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükenirdi. (Kehf Suresi, 109)

Bu sayı ile, belirlenmesi mümkün olmayan varlık alemindeki mucizevi uyum, insanlara yeryüzünde ve gökyüzünde tüm mülkün sahibinin Allah olduğunu göstermektedir. Kuran’da Allah mükemmel bir biçimde varlıklarını sürdüren gök ve yer için şöyle bildirmektedir:
Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir. (Enbiya Suresi, 22)

Dünya milyarlarca parçalı bir yapbozun tamamlanmış hali gibidir. Her bir parçayı tamamlayacak başka bir parça hazırdır. Örneğin yağmur ormanlarında ağaçların, ağaçlardaki epifitlerin (toprakta köklenmeye gereksinim duymayan bitkiler) ve mantarların, maymunların, vampir yarasaların, kartalların, papağanların, ırmaktaki timsahların, piranaların ve nilüferlerin, gözle görülmeyen mikroorganizmaların, içinde yaşadıkları bu dev ekosisteme hepsinin farklı katkıları vardır. Burada çok hassas dengeler söz konusudur. Yağmur ormanı tüm bu türlerle birlikte var olur. Tek bir türün bile ortadan kalkması birçok dengeyi bozabilir. Ormandaki bazı türler arasında öyle büyük bir uyum vardır ki, biri olmadan diğeri de yaşayamayacak kadar birbirlerine bağımlıdırlar. Yağmur ormanındaki ağaçların %90'ı tohumlarını yaymak için hayvanlara ihtiyaç duyarlar. Diğer taraftan, böcek larvaları, tırtıllar, kuşlar ve diğer hayvanlar da bu ağaçların tohumlarıyla beslenirler. Örneğin, incir ağacı türleri ile incir sineği türleri birbirlerine öylesine bağımlıdırlar ki, ayrı olarak soylarını devam ettiremezler. İncir sinekleri olmasa incir ağaçları kendi kendilerini dölleyemezler; incir ağaçları olmasa incir sinekleri doğal yaşam alanlarından yoksun kalırlar. Tropikal bölgelerdeki 900'den fazla incir türünün her biri için farklı bir tür incir sineği bulunur.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: İncir sineğinin vücut ve ağız yapısı ile çiçeğin yapısı ve üreme organları; böceğin uçuş programı ile çiçeğin açış zamanlaması gibi özellikler tam bir uygunluk içindedir. Türler arasındaki bu birebir uyumu açıklamak ise, Darwinizm için her zaman dev bir sorun olmuştur. Bu olgunun tek bir açıklaması vardır: Bitkiler ve hayvanlar arasındaki uyum, üstün akıl sahibi Allah’ın rahmetidir. Bu sistemin zaman içinde küçük değişimlerle, evrimin şuursuz mekanizmalarıyla gelişme ihtimali yoktur.
Bu olağanüstü varlıklardan başka biri Xanthopan morganii adlı bir kelebek türüdür ve bir tür Madagaskar orkidesiyle arasında hayati bir bağ vardır. Bu kelebek nektar toplarken 30-35 cm uzunluğundaki hortumunu bu orkidenin yaklaşık 30 cm derinliğindeki çiçeğinin içine doğru uzatır ve onun döllenmesini sağlar. Çiçeğin derinliğindeki yumurtanın döllenmesi için, bu orkide, bu uzunlukta hortumu olan bir böceğe ihtiyaç duymaktadır; yani her iki türün birbirleriyle uyum içinde olmaları zorunludur. Evrimciler bu durum karşısında çıkmazdadırlar. Çünkü birbirinden ayrı olan bu iki türün, birbirlerine paralel bir "evrim süreci"ni hem de eş zamanlı bir şekilde geçirmeleri mümkün değildir.

Evrim teorisine göre Madagaskar orkidesinin söz konusu kelebeğin çok kısa bir boya ve hortuma sahip atalarının bulunması ve her iki türün de birbirleriyle eş zamanlı olarak uzamaları, bunun için kelebeğin ve orkidenin eş zamanlı olarak hortum veya kanal boylarını uzatan mutasyonlara maruz kalmaları, bu mutasyonların bu canlılarda (hiç örneği görülmemiş bir şekilde) sadece yararlı bir değişiklik yapması; mutasyona uğrayan bireylerin aynı yerde ve yanyana bulunmaları; birbirleri ile temasa geçmeleri; diğer mutasyona uğramamış bireylere göre daha avantajlı olup çoğalmaları ve bu sözde mutasyon-seleksiyon sürecinin milyonlarca yıl boyunca hep tesadüfen "hatasız" olarak devam etmesi gerekir.
Buna inanmak, bir kilit ile onu açacak olan anahtarın ayrı ayrı ve birbirlerine uyumlu bir biçimde "tesadüfen" oluştuklarına inanmaktan çok daha zordur. Oysa, açıktır ki, aklın gereği, birbirine büyük uyum içinde bulunan bu iki yapının tek bir yaratıcısı olduğunu kabul etmektir. Bir diğer deyişle, aklın gereği, orkidenin ve kelebeğin birbirlerine uyumlu olarak Allah tarafından yaratıldıklarını kabul etmektir.



Milli Gazete