24 Ocak 2006 Salı

Mülkün gerçek sahibi Rabbimiz'dir

Mülkün gerçek sahibi Rabbimiz’dir Allah, sahip oldukları malları insanlara dünya hayatında “emanet” olarak vermiştir. Bu gerçeğin farkında olmayan bazı insanların, sahiplendikleri, tutkuyla bağlandıkları mülkün tek ve yegane sahibi Alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır.

İnsanların çektiği acıların ya da birbirlerine yaptıkları eziyetlerin başlıca nedenlerinden biri, genellikle mülk kavgasıdır. Hatta Kur’an ahlakından uzak yaşayan insanların yaşamları “mülk sahibi olma” hırsına dayanır. Bu tip kişiler sürekli daha fazla mala sahip olabilmek için uğraşır, bu tutkuyu yaşamlarının en büyük amacı haline getirirler.

Oysa bu tür kişilerin yaşamlarının temelini teşkil eden bu “çoğalma tutkusu” (Hadid Suresi, 20), tam manasıyla bir aldanıştır. Çünkü yeryüzündeki tüm mülkün sahibi Allah’tır. İnsanlar, “mal sahibi” olduklarını sanmakla kendilerini aldatırlar. Sahip olduklarını sandıkları şeyleri kendileri yaratmamışlardır, bunları yaşatmaya güçleri yetmez. Yok olmalarını da engelleyemezler. Dahası, bir şeye “sahip” olacak bir durumları yoktur; çünkü kendileri bir başka varlığın “mülkü”dürler; “İnsanların sahibi” (Nas Suresi, 2) olan Allah’ın kontrolü altındadırlar. Kur’an’da, tüm varlıkların, kendilerini yaratmış olan Allah’ın mülkü olduğu şöyle bildirilir: “Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O’nundur”. (Taha Suresi, 6)

Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:

“Göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir. (Maide Suresi, 40)

Allah, sahip oldukları malları insanlara dünya hayatında “emanet” olarak vermiştir. Bu emanet, belli bir vakte kadardır ve elbette günü geldiğinde hesabı sorulacaktır. İnsana sorulacak olan hesap, kendisine “emanet” olarak verilen mülkü nası ve hangi mantıkla kullandığıdır. Eğer o mülkü kendisinin saymış, sahiplenmiş ve o mülkü nasıl kullanması gerektiğini kendisine anlatan resullere karşı “... Mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?...” (Hud Suresi, 87) diye cevap vermişse, büyük bir azaba müstahak olur. Kur’an’da, bu kişiler için şöyle bildirilmektedir:

Allah’ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Âl-i İmran Suresi, 180)

İnsan, malı sahiplenip onu muhafaza etmeye çalışmak yerine, malın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmek ve malı Rabbimiz’in emrettiği biçimde harcamakla yükümlüdür. Kendisine emanet verilen mallardan, kendi ihtiyaçları için gerekli olan makul bir kısmını kullanacak, “ihtiyaçtan arta kalanı” (Bakara Suresi, 219) ise Allah yolunda harcayacaktır. Eğer Allah yolunda harcamak yerine, bu malları “biriktirmeye” kalkarsa, onları sahiplenmiş olur. Bunun ahiretteki cezası ise çok ağırdır. Bu kimseler hakkında Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) “İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın” (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)