7 Temmuz 2005 Perşembe

İyilik yapan iyilik bulur

İyilikte bulunanların dünyada ve ahirette mutlaka iyilikle karşılık görecekleri Allah'ın Kur’an'da bildirdiği sırlardan biridir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:

De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın Arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir." (Zümer Suresi, 10)

Ancak, bunun için gerçek iyiliğin ne olduğunun bilinmesi gerekir. Her toplumda yaygın olan bir iyilik anlayışı vardır; güleryüzlü olmak, dilencilere para vermek veya herşeyi anlayışla karşılamak gibi. Oysa gerçek iyilik Kur’an'da bildirildiği gibidir. Allah, bir ayette gerçek iyiliğin ne olduğunu şöyle açıklar:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

Ayette de dikkat çekildiği gibi, bir kişinin iyilikte bulunması, Allah'tan korkup sakınarak, ahiretteki hesabını düşünmesi ve vicdanını kullanarak her an Allah'ı en çok hoşnut edecek davranışı seçmesidir. Allah, imanlarından, Allah korkularından ve Allah'a duydukları sevgiden dolayı sürekli iyilik işleyenleri seveceğini ve onlara iyilikle karşılık vereceğini bildirmektedir:

Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)

... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)

Bu, iyilikte bulunarak fedakarlık yapanlara, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için ciddi bir çaba gösterenlere Allah'ın Kur’an'da bildirdiği bir müjdedir. Allah, hem dünyada hem de ahirette böyle insanları güzel bir hayatla yaşatacağını müjdelemektedir. Bu, hem maddi hem de manevi nimetlerde bir artıştır. Kur’an'da kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülke kavuşan Hz. Süleyman, Mısır hazinelerinin yönetimine geçen Hz. Yusuf bu konuda örnektirler. Allah, Hz. Muhammed (sav) için de "Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?" (Duha Suresi, 8) ayetiyle, Peygamberimiz (sav)'in üzerine yaydığı nimetini bildirmektedir.

Unutmamak gerekir ki, dünyada güzel ve ihtişamlı bir yaşam yalnızca geçmişte yaşamış müminlere verilmiş bir nimet değildir. Allah her dönemde iman eden kullarını güzel bir hayatla yaşatacağını da vaat etmiştir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)