16 Haziran 2009 Salı

İnsan sevgisi ve sözün en güzel olanı

İman eksikliği ile kalplerden ilk eksiklen duygulardan biri 'insan sevgisidir'. İmanda, insanlar Allah'ın birer yaratma sanatı olarak görülür. Allah insanların hem maddelerinde yani bedenlerinde hem de manevi yönlerinde yani ruhlarında mucizeler yaratır. Yeryüzünde insanın tek bir hücresi ile yarışabilecek mükemmellikte bir yapı bulunmamaktadır. Mucizelerle kaplı olan bir bedene sahip insanın manevi dünyası da yine mucizelerle doludur. Allah'ın varlığının sayılamayacak kadar çok delillerine rağmen iman etmeyen bir insan aslında mucizenin ta kendisidir. Veya iman ettikten sonra küfre sapan bir kişi de aslında bize tüm kalplerin Allah'ın elinde olduğunu göstermektedir.

İnsanların maddi manevi Allah'ın birer mucizesi olduğunu unutmak insanların birbirlerine saygı duymalarını engeller ve böylece düşmanlık yaygınlaşır. Aynı yörenin insanları, hatta komşular arası kavgalar baş gösterir. Bu sefer insanlar güçlerini durup dururken düşmanlaştırdıkları başka insanlardan kendilerini korumaya harcarlar. İmansızlıklarından dolayı edindikleri düşmanlardan ve düşmanlıktan kurtulmak için kalplerindeki sevgisizlik hastalığına dönüp bakmazlar. Her zaman karşı tarafı suçlarlar. Katı bir gurur ve kibirle üstün olmayı, ezerek galip gelmeyi arzularlar.

Oysa Kur'an ahlakında düşmana bile güzel söz söylemek emredilmiştir. Allah bu emirlerinden birini Hz. Musa'ya bildirmiş ve Firavun'a 'yumuşak söz' söylemesini buyurmuştur.

"İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor."

"Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar." (Taha Suresi, 43-44)

Bu ayetle de dikkat çekildiği gibi yumuşak söz söylemek, dinin tebliğ edilmesinde çok önemli bir üsluptur. Bir çok ayette de sözün güzel olanının seçilmesi emredilir. Burada ise karşıdaki kişinin saldırgan bir inkarcı olmasına rağmen yumuşak söz söylenmesi emredilmektedir ki, bu durum bizlere güzel bir üslubun dinin tebliğ edilmesinde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterir.

İman eden kişi karşısındakinin gücü ne kadar olursa olsun asıl hakim olanın Allah olduğunu bilir. Bundan dolayı üslubunu insanlara göre değil, Allah'ın rızasına göre ayarlar. Allah, 'yumuşak söz söyleme' emrine tabi olan inananları tüm tehlikelerden korur. Firavun Hz. Musa'nın güzel ahlaklı olan tavrına karşı şiddetle cevap vermek istemiş olmasına rağmen, Allah Hz. Musa ve beraberindekileri korumuştur. Firavunu ve ordusunu ise suda boğmuştur.

Kur'an'da Firavun'un Hz. Musa karşısında zorbaca kibirlenmesi şöyle bildirilmektedir:

...O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız." Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih edip-seçmeyiz. Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin." (Taha Suresi, 71-73)

Tevrat'ta da, Firavunun zalimliğini ortaya koyan bu Kuran ayetiyle mutabık olan pek çok öğüt bulunmaktadır. Bu öğütlerin her birinde Museviler zorbalık ve haksızlıkta bulunmaktan men edilmektedirler.

Kötüler gururla mazlumları avlıyor, mazlumlar kötülerin kurduğu tuzağa düşüyor. Kötü insan içindeki isteklerle övünür... Kendini beğenmiş kötü insan Allah'a yönelmez... Öyle yücedir ki Senin yargıların, kötüler anlayamaz, düşmanına burun kıvırır. (Mezmurlar, 10:2-5)

... Güçlülerin gururuna son vereceğim... Korku gelince esenlik arayacak, ama bulamayacaklar. (Hezekiel, 7:24-25)

Zayıfları güçlendirmediniz, hastaları iyileştirmediniz, yaralıların yarasını sarmadınız. Yolunu şaşıranları geri getirmediniz, yitikleri aramadınız. Ancak sertlik ve şiddetle onlara egemen oldunuz. (Hezekiel, 34:4)

Ne mutlu Rab'be güvenen insana, gururluya, yalana sapana ilgi duymayana. (Mezmurlar, 40:4)

Günahı şuydu: Kendisi de kızları da gururluydu, ekmeğe doymuşlardı, umursamazlardı. Düşküne, yoksula yardım elini uzatmadılar. (Hezekiel, 16:49-50)

Semirip parladılar, yaptıkları kötülüklerle sınırı aştılar. Kazanabilecekleri halde öksüzün davasına bakmıyor, yoksulun hakkını savunmuyorlar. (Yeremya, 5:28)

Ülke halkı baskı uyguladı, soygunculuk etti. Düşküne, yoksula baskı yaptı, yabancıya haksız yere kötü davrandı. (Hezekiel, 22:29)