22 Ocak 2008 Salı

Cahiliyedeki yanlış kader anlayışı

Günümüzde insanlara, 'Kader nedir?' diye bir soru yöneltilse çok az kişiden doğru cevap gelecektir. Bu durum insanların kaderin tam olarak ne anlama geldiğini bilmediklerini göstermektedir. Kaderin gerçek anlamını bize her konuda doğruyu gösteren Kuran'dan öğrenmemeleri, kaderi kavramanın kendilerine kazandıracağı rahatlık ve huzurdan da mahrum kalmalarına neden olmaktadır.

Kader, Allah'ın yarattığı her canlının geçmişte yaptığı ve gelecekte yapacağı herşeyi, her hareketi, düşünceyi, konuşmayı en ince ayrıntısına kadar bilmesi ve kontrol etmesidir. İnsanlar daha doğmadan, hayatları boyunca görecekleri ve yaşayacakları herşey Allah katında belirlenmiş ve planlanmıştır. Allah, herşeyi bir kader dahilinde yarattığını "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık" (Kamer Suresi, 49) ayetiyle bildirmektedir. İnsan hayatı süresince Allah'ın kendisi için dilediği ve istediği olaylarla karşılaştığından, tamamen Allah'ın dilediği bir şekilde hayatını sürdürmektedir. Allah bu gerçeği bize şöyle bildirmektedir:
Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılıdır). Küçük, büyük herşey satır satır (yazılıdır). (Kamer Suresi, 52-53)

Allah'ın ayette belirttiği gibi, tüm insanlar tamamen Allah'ın kontrolü ve hakimiyeti altında yaşamaktadırlar. Bir başka ayette ise Allah, tüm insanların Rabbimizin belirlediği kader doğrultusunda bir yaşam sürdüklerini şu sözlerle haber vermektedir:
Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Müminleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)

Bu nedenle, insanın dilediklerini değiştirmesi, kaderinin dışına çıkması söz konusu değildir. İnsanların kaderleri, kaderleri dahilinde karşılaştıkları herşey ve verdikleri her tepki, Allah'ın bir 'emri'dir. Allah bu gerçeği "...Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir" (Ahzab Suresi, 38) ayetiyle bildirmiştir. Bu yüzden tüm insanlar kadere teslim olmak durumundadırlar. İnsan dahil tüm canlılar Allah'ın belirlediği kadere göre hayatlarını yaşamaktadırlar.
Bu anlattıklarımız, insanın mutlu olabilmesi, her şartta huzurlu ve rahat bir şekilde davranarak, dengeli bir ruh haline sahip olmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Kadere teslim olmanın insana vereceği rahatlık ve ferahlığı daha net görmek için, kadere inanıp teslim olan ve kadere inanmayan iki insanın, önemli bir olay karşısında verecekleri tepkileri karşılaştırarak inceleyelim. Bu önemli olayımız tüm genç insanların, hayatlarının bir dönüm noktası olarak gördükleri üniversite sınavları olsun. Bahsettiğimiz iki kişinin de bu sınava gireceğini varsayalım. Bu iki kişinin de kadere olan bakış açıları birbirlerinden çok farklı olduğu için, yaşayacakları sınav psikolojisinin de bu iki kişi üzerindeki etkisi oldukça farklı olacaktır. Allah'ın kendisi için yarattığı kadere teslim olan kişi, sınav sırasında yapacağı hataların ve sonucun, daha sınava girmeden Allah katında belli olduğunu ve Allah'ın tüm bunları bir hikmet üzerine yarattığını bildiğinden, sınavın neden olabileceği stres ve gerginlikten uzak olacaktır. Çünkü sınav aslında kaderinde olup bitmiştir. Kişi sadece sınava girerek bunun sonucunu görmeyi bekleyecektir. Sınav sonucuna müdahale edebilecek Allah'tan başka bir güç olmadığının bilincindedir. Alacağı sınav sonucu iyi ya da kötü de olsa, Allah'ın herşeyi hayır ile yarattığını bilmesi sınavdan dolayı sıkıntı ya da strese kapılmasını engeller. Allah'a olan tevekkül ve teslimiyeti nedeniyle sınavdan çıkacak iyi ya da kötü her sonuca gönülden razı olur. Çünkü bunu Allah dilemiştir.
Böyle bir insan heyecanlanmayıp, strese girmediği için, tüm bunların kendisine vereceği zarar ve kayıplardan da uzak kalır. Çünkü heyecanlı ve stresli bir insan rahat edemez, dikkatini toplayamaz, bilgisini iyi kullanamaz, kolaylıkla yanlış yapabilir. İnsanın önemli bir sınavda bu gibi bir ruh hali içerisinde olmasının, sınavdaki başarısını da olumsuz yönde etkileyeceği açıktır. Bu kimse kadere olan güveni sayesinde hem sınav psikolojisinin getirdiği olumsuz yükten uzak kalacak, hem de imtihanda başarılı olma ihtimali artacaktır.

Diğer kişinin durumuna baktığımızda, karşılaştığımız manzaranın oldukça farklı olduğunu görürüz. Bu kişinin kadere karşı bir teslimiyeti ve güveni olmadığı için, herşeyi yapanın kendisi olduğunu, herşeyin kendi kontrolünde geliştiğini düşünecektir. Böylesine önemli bir sınavda bunu düşünmenin getireceği yük ise oldukça ağır olacaktır. Dolayısıyla bu ağır yük altından kalkamayarak, büyük bir stres ve gerginliğe kapılır. Kendi düşüncesine göre bu sınavı kazanıp kazanamaması tamamen onun elindedir. Sınavı kazanmak için aylarca çalışıp vakit harcadığından, eğer sınavı kaybederse, tüm bunların boşa gideceği korkusu ve sıkıntısı da bu kişiye ayrı bir üzüntü kaynağı olur. Kadere inancı olmadığından, duyacağı gerginlik ve stres, sınavını olumsuz yönde etkileyecektir. Dikkatini toplayamayacak, belki bildiği soruları yapamayacak yapsa bile cevap kağıdına yanlış işaretleyecektir. Kendisi için hayati önem taşıyan bu sınavı belki de sadece stres ve sıkıntıdan dolayı kaybedecektir. Böyle bir duruma düşen bir kimsenin, olaylara iman gözüyle bakmadığı sürece, üzüntüye kapılıp, karamsar olmaması imkansızdır. Hatta kişi böyle bir durumda ciddi depresyonlara bile sürüklenebilir. Gelişen tüm olayların sebebinin kendisi olduğunu düşündüğü için, sıkıntısı ve azabı daha da artacaktır. Kadere tabi olmayıp, Allah'a tevekkül etmediği için, Allah'ın onun kalbine vereceği rahatlık ve güvenden de mahrum kalır. Bu yüzden, Allah'ın aşağıdaki ayette belirttiği gibi, kadere tam anlamıyla teslim olmuş insanların sahip oldukları 'dengeli' ve 'sakin' ruh halini hiçbir zaman yaşayamaz:
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız… (Hadid Suresi, 23)

Kadere gereği gibi teslim olmayan kimsenin dünyada kazanacağı tek şey mutsuzluk ve sıkıntı olacaktır. İnsanın kadere olan inancı, güveni ve Allah'a olan teslimiyeti ne kadar güçlüyse, duyacağı rahatlık, huzur ve güven de o derece büyük olacaktır. Böylece hem dengeli bir ruh haline sahip olacak hem de karşılaştığı olayların hayır ve hikmetlerini daha iyi görebilecektir.

Milli Gazete