8 Mayıs 2007 Salı

Kuşlar ilk var oldukları andan itibaren kuş olarak yaratılmışlardır

Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi, 19)

Kuşların kemik yapılarından solunum sistemlerine, kanatlarından enerji kullanımlarına kadar tam ihtiyaçları doğrultusunda tüm diğer canlılar gibi özel bir yaratılışları olduğu çok açıktır. Evrimciler kuşların bir şekilde sürüngenlerden evrimleşmiş olmaları gerektiğine inanmaktadırlar. Ancak kuşun herhangi bir vücut mekanizmasını kademeli evrim modeli ile açıklamak mümkün değildir. Her bir sistem kuşu kuş yapmak için yaratılmıştır. Bu durum evrimciler için büyük bir çıkmazdır.

Mutasyonlarla açıklanamayan kuşların özelliklerinden biri iskelet yapılarıdır. Kuşların kemikleri kara canlılarına göre çok daha hafiftir. İçi boş olan kemikler vücut ağırlıklarının çok azını oluştururlar. Örneğin bir güvercin iskeleti, hayvanın vücut ağırlığının sadece % 4.4’ünü oluşturmaktadır. Bu hafifliklerine rağmen son derece kuvvetlidirler. Örneğin 18 cm. uzunluğundaki kocabaş kuşu bir zeytin çekirdeğini kırmak için gagasıyla ona 68,5 kg.lık bir basınç uygulayabilir.

Kuşların solunum sistemlerinin çalışma prensibi kara canlılarınınkinden tamamen farklı prensiplerle çalışır. Bunun sebebi kuşların oksijen ihtiyacının kara canlılarına göre çok daha fazla olmasıdır. Örneğin bir kolibri kuşunun oksijen ihtiyacı bir insanınkinin neredeyse 20 katıdır. Dolayısıyla, bir kara canlısının akciğeri kuşun ihtiyacı olan yeterli oksijeni salayamaz. Bu nedenle kuşların akciğerleri çok farklı bir tasarımla yaratılmıştır. Kara canlılarının akciğerleri çift yönlü bir yapıya sahiptir: Nefes alma sırasında, hava akciğerdeki dallanmış kanallar boyunca ilerler ve küçük hava keseciklerinde son bulur. Oksijen-karbondioksit alışverişi burada gerçekleştirilir. Ancak daha sonra, kullanılmış olan bu hava, tam ters yönde hareket eder ve geldiği yolu izleyerek akciğerden çıkar, ana bronş yoluyla da dışarı atılır. Kuşlarda ise hava akciğer kanalı boyunca tek yönlü hareket eder. Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar. Böylece kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir ve kuşun yüksek enerji ihtiyacı karşılanmış olur.

Kuşlarla kara canlılarının sonunum sistemlerinin birbirlerinden farklı oluşu evrim iddialarını çürütmüştür. Çünkü kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçiş, ara geçiş safhasında bulunan bir akciğerin hiçbir işlevselliğinin olması mümkün değildir. Akciğeri çalışmayan bir canlı ise birkaç dakikadan fazla yaşayamaz. Çünkü mutasyonların kendisini tesadüfen kurtarmalarını bekleyecek milyonlarca yılı yoktur.

Kuşların enerji kullanımı da kara canlılarından farklıdır. Uçmak çok fazla güç gerektirir. Bu nedenle kuşlar fazla enerji sarfettikleri için, yedikleri besinleri de çok iyi biçimde sindirecek bir yapıya sihiptir. Kuşların sindirim sistemi, alınan besinin en verimli şekilde değerlendirilmesini sağlar. Örneğin büyümekte olan yavru leylek, yediği 3 kg. besinle 1 kg. ağırlık kazanır. Bu oran, aynı besinle beslenen memelilerde 10 kg.’a karşılık 1 kg. ağırlıktır. Kuşların dolaşım sistemi de, yine yüksek enerji ihtiyacına uygun olarak yaratılmıştır. İnsanın kalbi dakikada ortalama 78 kere çarparken, bu sayı serçede 460, sinek kuşunda 615’tir.
Kuşların yüksek enerji sarfiyatlarının yanı sıra verimlilikleri de çok yüksektir. Örneğin göç sırasında bir kırlangıç her kilometre için 2.5 kilokalori harcarken, bu oran küçük bir memelide 41 kilokaloridir.

Kuşları kara canlılarından ayıran bu özelliklerin hiçbiri mutasyonlarla ortaya çıkamaz. Uçmak için gerekli olan yüksek miktarda enerjiyi sağlayan metabolizmanın oluşması, hava tipi bir akciğer olmaksızın hiçbir işe yaramayacak, aksine yetersiz oksijen alımından dolayı canlının boğularak ölmesine yol açacaktır. Öncelikle hava tipi akciğerin oluşması durumunda ise, canlı gereğinden çok daha fazla oksijen alacak ve bunun sonucunda zarar görecektir. Bir başka imkansızlık iskelet yapısından kaynaklanır. Kuş, bir şekilde hava tipi akciğere ve metabolik adaptasyonlara sahip olsa bile, yine de havalanamayacaktır. Zira canlı ne kadar güçlü olursa olsun, bir kara canlısının ağır ve nispeten ayrık iskelet yapısıyla havalanması mümkün değildir.
Tüm bunlar bizi tek bir sonuca ulaştırır: Kuşların kökenini, tesadüfi bir gelişimle ve dolayısıyla evrim teorisiyle açıklamak imkansızdır. Yeryüzündeki binlerce farklı kuş türü, bugün kuşların sahip olduğu tüm bedensel özelliklere sahip olarak “bir anda” var olmuştur. Bir diğer deyişle, Allah tarafından ayrı ayrı yaratılmıştır.
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

Milli Gazete